Kitabı okurken neyi fark ettim biliyor musunuz? Tarihte bahsettiğimiz tüm olayları duygudan yoksun olarak anıyormuşuz.
Olay ne? Yavuz Sultan Selim'in tahta çıkışı...
Nasıl gerçekleşti? Selim babasının tahtına el koydu...
İlgilendiğimiz tek nokta bu oluyor. İçerik, detaylar önemsiz bizim için. Oysa onlar da insan değil miydi? Onların da duyguları yok muydu? Hangi duygularla yaşandı tüm bu olaylar? Neden bunları hiç düşünmüyoruz?.
Olay ne? Çaldıran savaşı...
Kimler arasında gerçekleşti? Osmanlı ile Safevi...
Kim kazandı? Osmanlı...
Bu kadar... Bizi ilgilendiren bu değil mi?..
Oysa ortada bir savaş var , canlar ölüyor canlar... Savaşan o insanlar hangi duygularla savaştı? Kazanılan zafer ne kadar sevinç getirdi? Bu savaş o sevince değer miydi?
Kardeş kardeşi katletti, müslüman müslümanın canına kıydı, ne uğruna?...
Bu kitap tam olarak bunun farkına varmanızı sağlıyor. Bir savaşı tek yönüyle anlatanların aksine her yönüyle anlatıyor. En önemlisi de ne biliyor musunuz? Okurken savaşın insani yönünü görebiliyorsunuz. Okurken bir efsaneyi değil bir yaşanmışlığı okuyorsunuz. Duyguları benliğinizde hissediyorsunuz...
Çaldıran'dan önce ne oldu?
Çaldıran'da ne oldu?
Çaldıran'dan sonra ne oldu?
Her şey bu kitapta sizinle...
"Çaldıran Sahrası'ndaki o zorlu günün cengâverleri! Ruhunuz şad olsun!.. "
diyerek noktalıyorum cümlelerimi. Aşkla kalın...