Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

252 syf.
10/10 puan verdi
·
5 günde okudu
Büyük sanatçı Vincent Van Gogh
Hiç kuşkusuz, bir sanatçıyı mektuplarından tanımak, onu bilmenin en özel yollarından biridir. Van Gogh’un otuz yedi senelik ömründe kardeşi Theo’ya yazdığı mektuplar bu kitapta toplanmış. Mektupların içeriğinden sanatçının çok fazla maddi zorluk çektiği anlaşılıyor ve bu konuda en büyük destekçisi yine kardeşi Theo oluyor. Ona, ruhsal olarak hissettiklerini, nasıl beslendiğini, kimlerle görüştüğünü, kimlerden hoşlandığını, neler çizdiğini (bazen bu çizimlerin taslaklarını mektubuna da çiziyordu), hemen hemen hayatında olan her şeyi anlatıyor ve bu yüzden de Theo ile arasında kardeş olmaktan da öte daha derin bir bağ olduğu anlaşılıyor. Bir sanatçı dindar olsun ya da olmasın hepsi bir metafizikçidir gibi bir cümle anımsıyor ve bu düşünceye ben de katılıyorum. Doğduğumuzdan bu yana dünyaya iki gözle baktığımızı, iki kulakla da duyduğumuzu sanırız ama gerçekten bu öyle midir? Tabi ki değildir! Bazen çok sevdiğimiz birinin yanında ona bakmak yerine gözlerimizi kapatırız, çünkü görmekten daha çok hoşumuza giden bir şey vardır; hissetmek. Hepimiz aynı kimselere baksak da, aynı şeyleri duysak da, hissettiklerimiz ve gördüklerimiz aynı şeyler değildir. Şüphesiz Van Gogh da dünyaya bambaşka gözle bakıyordu, karşısına bir model alıp, onu çizmek kadar basit bir şey değildi resim onun için, aksi halde bu bir kopyadan ibaret olurdu. Ona göre yapılan resme baktıkça görülen derinlik artmalıydı ve kendisi de yaparken bu derinliği arıyordu. Sırf bu yüzden doğaya bırakır kendini, gözlemler. Hatta kendisine demirden bir çerçeve yaptırır, gittiği yerlere onu da götürür ve denize bakarken, doğaya bakarken, gördüklerini evinin penceresinden bakıyormuş gibi hisseder ve böylece çizdiklerinde daha düzgün bir perspektif yakalamayı da başarır. Resim malzemeleri almak çok güçtür onun için, her şeyi hesap etmek zorunda kalmaktadır. Ama yine de der ki: “Bana sorarsan çoğu kez krallar kadar zenginim. Parasal olarak değil elbet ama, çalışmalarımda kendimi tüm ruhum ve yüreğimle adayacağım bir şeyler bulduğum için, bu yaşamıma anlam kazandırdığı, esin kaynağı olduğu için zenginim.” Asıl zenginlik de bu değil midir? Ruhsal karmaşası hemen hemen her mektupta belirgindir ama bunun yanında hep bir umut vardır. Bir gün her şeyin daha iyi olacağına ve güçlü olmak gerektiğine dair sözcükler döker mektuplarına. Henüz otuzlu yaşlarında iken bozulan sağlığının da etkisi ile yedi, sekiz senelik ömrünün kaldığını düşünür ve bu sürede yapmak istediği tek şey ortaya iyi işler çıkarmaktır. Dünyanın bir ekme mevsimi olduğunu ve burada hasat olmadığına inanmaktadır ve gerçekten de dediği gibi hasadı göremeden göçmüştür bu dünyadan. Yine de bunu bilerek: “Resimlerimle rahatlatıcı, yatıştırıcı bir şeyler söylemek istiyorum, müzik kadar yatıştırıcı bir şey. Resimlerimdeki kadınlara, erkeklere, bir vakitler halenin simgelediği o sonsuzluk duygusundan katmak istiyorum, bunu renklerimin parlak titrekliğiyle vermeye çalışıyorum.” der. Söylediği gibi sadece fırça darbeleri ile değil o mektuplarında sözcükleri ile de resim yapar. Hangi sanat dalı olursa olsun hissedilen ortak duygular vardır, Van Gogh da bunu başarmıştır. “İnan ki, satılabilecek bir resim yapabilsem dünyalar benim olacak.” demiştir ama o sağ iken bilinen satılmış tek bir tablosu olmuştur. Öldükten sonra değeri anlaşılan sanatçılar sınıfına girmiştir O da. “Van Gogh: Sonsuzluğun Kapısında” filmini izleyenler bilir, orada şöyle söylemektedir: “Belki de Tanrı beni henüz doğmamış insanlar için ressam yapmıştır.” Ve bu ümidi baki kılarak çalışmayı hiçbir zaman bırakmamıştır. Çalışmak, resim yapmak onun var olma biçimidir. Eğer izlemediyseniz, bu kitabı okuyanların filmi de izlemesini tavsiye ederim. Filmin ilk yarım saatinde kamera çok sallanıyor fakat sonra anlıyorsunuz ki burada Van Gogh’un fırça darbelerinden esinlenilmiş ve onun baş dönmelerine atıfta bulunulmuş bu da doğaya onun gözünden bakmayı kolaylaştırıyor. Ölümü her ne kadar intihar olarak kabul edilse de filmde iki gencin kaza kurşununa kurban gidiyor ve onları ele vermemek için kendisinin yaptığını iddia ediyordu. Eğer intihar etmiş olsaydı, kardeşi Theo’ya yazdığı son mektup postaya verilmiş olmaz mıydı? Bunu hiçbir zaman kimse bilemeyecek olsa da gerçek olan şu ki otuz yedi senelik ömrüne tam da istediği gibi çok güzel eserler sığdırmış ve ölümünden iki ay önce yaptığı eser: “Sonsuzluğun Eşiğinde” O’nu çok güzel tasvir ediyor. Aynı mektubunun birinde yazdığı gibi: "Bazen yaşamın içinden nasıl çıkacağımı bilemiyorum." “Neden, diye soruyorum kendime, gökte pırıl pırıl parlayan noktalar da Fransa haritasındaki kara noktalar kadar ulaşılabilir olmasın? Bizi Tarascon ya da Rouen'a nasıl bir tren götürüyorsa, yıldızlara da ölüm götürür.” Umarım şimdi yıldızlarda huzura kavuşmuşsundur büyük sanatçı Vincent Van Gogh…
Theo'ya Mektuplar
Theo'ya MektuplarVincent Van Gogh · Yapı Kredi Yayınları · 20136,2bin okunma
··
1.145 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Ecem okurunun profil resmi
Resim sanatçılarının ve resim sanatının duygu durumları bana hep karmaşık, derin, anlaşılması uzak ve bir o kadar da yakın gelir. Hem yakın hem uzak aynı anda nasıl olur bilmiyorum bunu sadece hissediyorum ifade etmek zor geliyor bana. Ama sen çok güzel ifade etmişsin incelemende. Emeğine, yüreğine, gören gözüne sağlık. İncelemen de senin gibi naif ve kucaklayıcı olmuş tesekkur ederim🤗🐢😊🌱🍭
Sibel okurunun profil resmi
Aslında hissettiklerim çok daha fazla olmasına karşın kelimelere ancak bu kadar dökebildim Ecem. Sanat iyi ki var. Onun sayesinde her şey daha katlanılabilir ve güzel geliyor bana. Her zamanki gibi samimi, sıcacık cümlelerin için, vakit ayırıp okuduğun için ben sana çok teşekkür ederim. Var ol canım, kucak dolusu sevgiler. 🌼🤗❤
Kaan okurunun profil resmi
Bu sıra Twitter'da Van Gogh'un tablolarina çok denk geliyorum. Sanırım takip ettiğim sayfa ve konuları iyi seçmişim, zira bir ara Twitter'a her girişimde sinir olurdum. Sanat bir nevi hayata karşı bizi uyuşturup farklı alemlere uçurur ve bu anlar yaşama katlanmamıza neden olur. Van Gogh gibi usta bir uyuşturucu 'taciri'ni senin kaleminden okumak da ayrı güzeldi, kalemine sağlık Sibel :)
Sibel okurunun profil resmi
Bu yüzden Twitter'a çok nadir giriyorum. :) Bakmak istediğimiz yön önemli Kaan. İyi de, kötü de fazlası ile var bu dünyada. İyisi mi sanata daha çok bakalım. Van Gogh'un eserleri kadar hayata bakışı da güzel. Böyle uyuşmaya devam diyelim. :) Okuduğun için teşekkür ederim. 🌿
1 sonraki yanıtı göster
Özlem okurunun profil resmi
Emeğinize sağlık, gayet güzel bir inceleme hazırlamışsınız. Theo’ya Mektuplar’ı okuma arzusu hissettirdiniz bana da. Vincent Van Gogh’un bipolar bozukluk rahatsızlığına sahip olmasının da hayatında etkisi büyük. Hem laneti hem de şansı aslında. Keyifli okumalar🙂
Sibel okurunun profil resmi
Van Gogh'un hastalığı için farklı şeyler söyleniyor ama dediğiniz gibi bazı hastalıklar daha derin gözler ortaya çıkarabiliyor. Benzer şeyler yanılmıyorsam Dostoyevski'de de vardı, onun da epilepsi nöbetlerinden bir kaç saniye öncesinde olağanüstü güzel şeyler hissettiği söylenir. Vakit ayırdığınız ve güzel sözleriniz için teşekkür ederim. Size de iyi okumalar. :) 🌼
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.