Bir bavula tıkıştırdıkları ile ayrılanlar evlerinden ve geçenler çocukluğunun bilindik sokaklarından hevessiz, bilirler artık yersiz yurtsuzluk öğrenilmesi gereken bir şeydir. Bir de öylesi bir göç vardır ki uzama ya da mekana sırt dönmeyi beklemez, kalbin kendinden süsüdür, acılı fakat ezeli ve baki. Kalbinden yalnızdır o ve arar sokaksız, adressiz bir sürgünde yarım kalan her şeyini. Bir bavulla ayrılmadan 'ev'imden, işte böylesi bir göç kalbimden sesini hiç eksik etmezdi ve arardım aradığımın ne olduğunu bilmeden. Ve belki bir başka şehirde, belki bir telefondaki seste ya da bir kitapta satırlarda bulacaktım aradığım neyse. En çok kitaplara inandım, yalan yok ve en çok yazarlara güvendim, onlar bavullarına iki çift söz koymuştur muhakkak... Diyor kitapta Berger ; " Her göçmen yüreğinin derinliklerinde geri dönüşün olanaksızlığını bilir." sarılıyorum cümleye, avunmanın başkaca en sıcak şeklini bilmiyorum. Avunuyorum ve biliyorum, tüm ayrılış noktalarında hayatımın, kalbimden bir imza muhakkak bıraktım, paltomda ise hafif nemli bir peçete hep taşıdım. İşte bundandır, bu alıntıya tüm kalbimle yaslandım: "ah ayrılış paltoları battal beden paltolar geri dönmeyişin paltoları!" Hep birkaç beden büyüktür benim paltolarım, içinde üşüyen parmaklarım saklanır. Tren garlarından bahsediyorken Berger, tutamadım kendimi bir sigara yaktım ve tüm el sallayışlarımı tek tek hatırlamaya çalıştım, öyle ki sigaram tükenmişti anılar tükenmek bilmemişti. Her cümlesinden sonra daha fazla ne kaldı ruhumu sarsacak daha fazla ne! derken bir dörtlük göçüme birkaç göçmen kuş daha yolladı: "hangi paraya çevirdiler
bak şimdi şarkılarımızı?
Ayrı yataklarımızda
ne anlarız şiirden?"
Şiirler her zaman için arkadaşım olmuştur... Ve şiir gibi satırlar, hayatın katı duvarlarına yumruğumdur..
Bu kitabı lütfen okuyun.