Ben «teklif» diyormuşum da «öneri» demiyormuşum. «Vazife» diyormuşum da «ödev» demiyormuşum. «Görev» de diyebilirdi, unutmuş, «netice» diyormuşum da «sonuç» demiyormuşum. Bu yüzden Osmanlıca kelimeleri Türkçe karşılıklarına tercih ediyormuşum. Onun için de milliyetçi olamazmışım. Bu kelimeleri kullanmakla da gerici yığınlar karşısında ün kazanmak istiyormuşum.
-Şimdi tenakuza dikkat ediniz-
Bunu bilerek de yapmıyormuşum. Hem bilerek yapmıyormuşum, hem de ün kazanmak için yapıyormuşum. Bu nasıl iş? Bu yazar ne demek istediğini, ne yaptığını biliyor mu aziz okuyucum! Bir de bir yanda «münakaşa» derken beri yanda «tartışma» diyormuşum. Böyle şey olur muymuş. Olur!
Elbette olur!
Bu hikeyeci yazara öğretelim: Bir kere benim yaptığım şeyi o da yazısında yapmış. Mesela «garip» demiş, «yabansı» diyebilirdi, «tabii» demiş, «doğal» diyebilirdi, «fikir» demiş, «düşünü» diyebilirdi, «nutuk» demiş, «söylev» diyebilirdi, «düşman» demiş «yağı» diyebilirdi, «silah» demiş «pusat» diyebilirdi. Neden dememiş?
Bir rivayete göre bunlar da yerleşmiş Türkçe kelimeler. Bunları da konuşup yazanlar var. Acaba kendisi de mi gerici yığınlar karşısında ün yapmak istiyor? Değilse asıl kendisi ne demek istediğinin farkında değildir. Çünkü kanaatlerine zıt şeyleri, arzu etmediği işi yapıyor. Halbuki ben yaptığım işin doğruluğuna inanıyorum. Bir yazıda hem «münakaşa» hem «tartışma» de.eği seviyorum. Çünkü bu, dilin, yaşayan Türkçe'nin zenginliği, zenginleşmesi demektir..