Gönderi

20. Yüzyıldan İtibaren Başlayan Türkçü Ayrışmalar
1925’ten 1936’ya kadar uzanan bir dizi Kürt isyanının patlak vermesinin arkasında en temelde devlet nezdinde makbul vatandaş kabul edilmemelerinin yattığı aşikârdır. Kürtlerin Türklerin Kemalist devletinden kopuşunun ardında üç neden sıralanmaktadır. Buna göre öncelikle Türkiye Cumhuriyeti Türklerin diğer halklar karşısında kazandığı bir zaferin ürünü olarak kurulmuştur. Bu nedenle Türk olunmadığının ispatı olan dilde ortaklaşılmayan Kürtler zaten yeni rejimin tehditlerinden biri olarak görülmektedir. İkincisi, Kürt dini liderlerinin Türklerle Kürtler arasında kalan yegâne uzlaşı olarak kabul ettiği halifeliğin kaldırılmasıdır. Son olaraksa, Güney Kürdistan’ın alınmadan Misak-ı Milli sınırlarının çizilmesi Kürt halkının kabul edemediği bir yenilgi hattını oluşturmuştur. Bu nedenlerle Kürt halkı ile Türklük özünde ortaklaşan Türkiye Cumhuriyeti’nin barış imzalaması erken yıllarda dahi mümkün değildir. Erken Cumhuriyet döneminde Kürtlere uygulanan düzenli sürgün politikası 1916’dan başlayan ve 1934’e kadar devam eden seyri üç aşamaya ayrılmaktadır. Buna göre, 2 Mayıs 1916’da Talat, Diyarbekir Valisi’ne gönderilen talimatla savaş koşulları, ekonomik endişeler ve asimilasyon politikaları nedeniyle Kürtlerin ilk sürgünü başlamış ardından 1925 Şeyh Sait İsyanı ikinci büyük sürgün dalgasını yaratmış ve nihayetinde 1934’te gittikçe yoksullaşan doğu illerinin yaşamlarını devam ettiremez oluşu ve Ararat bölgesinde yükselen isyan dalgası sürgünü yeniden kaçınılmaz kılmıştır.
Sayfa 246 - 24 Haziran 2019 - Doktora Tezi
·
4 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.