Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Rahim Kilisesi: Orijinal Gizem Okulu Zamanla, yoni'nin kutsal sembolleri, tıpkı Mecdelli Meryem gibi, bir rahim şamanının birçok sembolü, fikri ve aleti için gizlice depo haline gelen İsa'nın sembollerinde yeniden doğdu. Artık Hıristiyanlar tarafından İsa'nın bir işareti olarak kabul edilen kutsal balık, geçmişi birkaç bin yıl
İyi misiniz, İnsanlar!
Gün battı mı, gece geldi mi, tan attı mı yeniden, Hey adam, kudretli işine giriştin mi, kaldığı yerden? Her bir harfi kana bulanan tarihine baksanıza, Hoş mu, ömür, bütün alemi kucaklayıp hırpalarken? Otrar gibi afete uğrayan şehir var mı, ey halklar? Güzel ilişkilerle yaşar mısınız, iyi misiniz, insanlar! Dünya geniş, yaşayıverin, hepsine de yer var, Kaleler-surlar değil, yapın görkemli, güzel saraylar... Hey, insanlar, bizler güzel, bizler iyi ilişkiler kursaydık! Anamız toprak, hepimiz kardeşiz, o anadan yaratıldık, Biz kan da döktük, vuruştuk, bitkin düştük, ne yazık, Aramızdaki yalnız mefhum, iyi misin sen, çatışmasızlık!
Reklam
Aptallığın görkemli ülkesine vardınız sonunda. Gücünüzü zekâ sanıyorsunuz, şiddetinizi ahlak, cehaletinizi büyüklük.
Sayfa 25 - PDFKitabı okudu
Kente girmeden çok önce, birbiri içinden doğmuş bir kolu doğan güneşe, bir kolu batan güneşe değen görkemli bir dağ sırası karşılamışsa sizi, Antalya’dasınız. Özel birisi olmanız gerekmiyor bu büyük tören için. Dağdır. Özgürdür. Büyüktür. Güneş gibi, yağmur gibi aynı eşitlikte davranır eşiğine gelen herkese. Yasemin kokularıyla genişlemiş
Sayfa 203 - Kırmızı Kedi Yayınevi / 12. Baskı
Roma Katolikliğinin, başka deyişle dünya papa monarşisinin korkunç düşmanı kimdir peki? Kuşkusuz Prens Bismarck. Almanya'nın ve Bismarck'ın papalığın o zamanlar asıl savunucusu Fransa'yı ezip geçtiği ve böylece Roma'nın denetimini elinde tutan İtalya kralının ellerini kollarını bağladığı o görkemli anda Roma papanın elinden alınmıştı. O gün bugündür Katolikliğin bütün derdi Almanya'ya ve Prens Bismarck'a düşman ve rakip olanların izini sürmek olmuştur.
Sayfa 938 - Yapı Kredi Yayınları
bosna ve aliya
Her yaştan evlatlarının arasında kıyamet sabahını bekleyen Aliya'nın gümüş kubbeli kabri şehitliğin ortasında ışıldarken, zihnimde şu sahne canlanıyordu:14 Ekim 1991'de Yugoslavya Meclisi'nde konuşma yapan Sırp lider Radovan Karadziç'in Müslümanların yok edileceğine dair tehditlerine karşılık, Aliya gayet sakin bir şekilde "Bizi yok etmekle tehdit ediyorlar. Ama bilsinler ki Müslümanlar yok olmayacaktır!" demişti. Yok olmak... Ölüm bir son olmadığına ve biz Müslümanlar da bu dünya için yaşamadığımıza göre, evet binlerce şehit verse de Bosna, Müslümanlar yok olmamıştı işte. Olmayacaktı da. Bunları düşünürken, mezar taşlarını okumayı da sürdürüyordum. Çok gençler de vardı aralarında, çok yaşlılar da. Komutanlar da vardı, kendilerini cephede buluveren sıradan delikanlılar da. Epey görkemli (hatta fotoğraflı) mezarlar da vardı, başına bir taş bile dikilmemiş toprak mezarlar da. Ve taşların hepsinde istisnasız şu ayet yazılıydı: "... Onlara ölüler demeyin; onlar diridirler, lakin siz anlayamazsınız!"
Sayfa 28-29Kitabı okudu
Reklam
Dünya denen şu gezegenin üstünde, keşke ilişkilerin bulunmadığı bir noktada olabilseydi... İnsanların sevgileri, nefretleri, özlemleri, kinleri, kıskançlıkları, özverileri ve bencillikleriyle dokudukları tüm bu yapay hayat, toprağın ve suyun gerçek ve doğal hayatının üstünde dev bir kirlilik gibi duruyordu; bazense olağanüstü, gezegenin kendisi kadar güzel ve görkemli, hem yalın hem şaşırtıcı motiflerle bezeli bir örtü gibi kaplıyordu dünyayı. İlişkiler üst üste, tabaka tabaka birikmişlerdi; anılarda ve umutlarda. Bir tabaka özlem, altında nefret, altında aldırmazlık, onun altında yalnızlık ve korku; gereksinim ve gene özlem... Özgürlügün altında sinsice gizlenmiş bağımlılık; bağımlılığın altında başkaldıran bağımsızlık...
"Üzerinde yaşadığımız dünya hangisi peki?Görkemli mi, yoksa çürük mü?" "Çürük."
Sayfa 45 - Martı YayıncılıkKitabı okuyor
Şimdi buradan bakınca, uzun bir boşluğa yazılmış kısa hikayeler görüyorum sizin orada. El yazısıyla, kahkahayla ve gözyaşıyla. Artık anlıyorum, insan görkemli güzelliğini ölene dek bilemiyor. Ne dünyanın, ne kendisinin. Kalbin terazisi, yitirilmemiş hiçbir şeyin kıymetini hakkıyla ölçemiyor. Oysa bir bilseniz, ah bir bilseniz... Birbirine dokunan elleriniz, bir kitabı aralayan parmaklarınız, şarkı söyleyen dudaklarınız, İnce tebessümleriniz, çiçekli sevinçleriniz, heveskâr hayalleriniz, kırılgan kalplerinizle siz ve sahilleri döven köpük köpük dalgalarıyla, ardıç ağaçları, ötücü kuşları, şaşkın sincapları, sabah serinlikleri, öğlen güneşleri, akşam rakıları, kırmızı kirazları, revnaklı yıldızları, her defasında muhakkak sabaha uzanan geceleri ile dünya, ne güzelsiniz. Kahraman, korkak, şefkatli, ahmak, geçici, az sonra eriyecek bir kar tanesi kadar geçici ama güzelsiniz... Bir hayatım daha olsa, korkmadan dokunmak için yaşardım onu. Bir keklik beslerdim ellerimle, varsın uçsun sonunda. Bir çiçek büyütürdüm, varsın solsun sonunda. Bir omuz ısıtırdım, varsın gitsin sonunda. Dokunurdum. Ben eriyene dek, o eriyene dek, biz hiçleşip karışıncaya dek bu derin boşluğa, dokunurdum.
Sayfa 314 - hep kitapKitabı okudu
Altını çizmeye erken başladık
-İtalyan Yayıncıya Mektup- Toplumsal sorunlar sınırları aşıyor. İnsan türünün tüm dünyayı kaplayan o geniş yaraları dünya haritasındadaki mavi ya da kırmızı çizgilerde durmuyor. . . . Olağanüstü şehirlerinizin olması boşuna, siz de bizim gibi yoksulsunuz. Dört bir yanınız harikalar ve haşaratla kaplı. Güneşinizin görkemli olduğuna şüphe yok, ama ne yazık ki göğün mavisi insanın üzerindeki paçavrayı gizlemeye yetmiyor.
Victor Hugo
Victor Hugo
Sefiller (2 Cilt Takım)
Sefiller (2 Cilt Takım)
Reklam
Tarih ile beraber yaşayan Türk milleti üstün bir "aile", "toplum" ve "devlet" kültürüne sahiptir. Selçuklu ve Osmanlı medeniyetlerinin "askeri, siyasi, idari, içtimai, hukuki, iktisadi, bediî, dinî ve kültürel değerlerini mükemmel bir ahenk içinde devam ettirmesi, muhteşem eserlerin vücut bulmasını sağlamıştır. İnsana "erdem", topluma "huzur" sağlayan bu kültür zenginliği Osmanlı döneminde zirve yapmıştır. Dünya tarihinin hiç şüphesiz en görkemli uygarlıklarından biri olan Osmanlı, Akdeniz'i çevreleyen üç kıtada altı yüz yıl hükümran olmuş, İslam'ın bayraktarlığını yapmıştır. Osmanlı Hanedanı bu süre içerisinde Türk kimliği ve İslam ahlakı ile oluşturdukları kültür ve uygarlık üstünlüğünü dünyaya kabul ettirmiştir. Bu emsalsiz hanedanın devlet yönetimindeki başarısı birçok devletin ve ilim dünyasının araştırma konusu olmaktadır. Dünya var oldukça, tarih ilmi yaşadığı sürece bu gerçek ilgi alanı olmaya devam edecektir. Bin yıllık zaman içinde kazandırılan bu kültür hazinesi ne yazık ki bugün tam olarak elimizde bulunmuyor. Dünya tarihine renk veren, çağ açıp çağ kapayan Osmanlı kültür ve uygarlık değerleri bugün tam ve doğru değerlendirilebilmiş değildir. Osmanlı İmparatorluğu'nun sona ermesi ile milyonlarca kültür değeri olan belge ve bilgiler karanlığa itilmiştir
Halki, şimdiki adıyla Heybeliada. Görkemli yalılar, büyük konaklar, güzel bahçeli villalar, iyot-anason kokulu sahil mey­ haneleri, laternalı kır gazinoları, çiçek, reçine kokulu ormanlar, masmavi pırıl pırıl bir deniz. Istakozlar, pavuryalar, mercanlar, dünyanın en lezzetli balıkları, ada bağlarında damıtılmış şarap­lar, rakılar, konyaklar. Torna, adanın bu şen şakrak, bu şuh dönemine yetişemedi. 12 Şubat 1917'de dünyaya gözlerini açtığında, Birinci Dünya Savaşı patlamış, olanca hızıyla sürüyordu. Heybeli'nin de tadı kaçmıştı. Zengin bir lunapark gibi ışıltılı o yılları, tüccar babası Manol Balcı' dan, annesinden ve dedesinden dinleyebildi. Savaş boyunca Alman "askeri dinlenme tesisi" olan Ada, bozgunun ardından gelen İngiliz, Fransız, İtalyan subaylarına sayfiye tah­sis edilmişti.
Sayfa 49 - YKY yayınları ekım 2004Kitabı okudu
Karşısında hepimizin şaşakaldığı, dilinde söyleyecek tüm kelimeleri yuttuğu bizler, Dünya'nın en görkemli bulutları değil miyiz?
İnsanlar inşa ettikleri şehirlerin doğanın ayrılmaz bir parçası olmadığını anlamazlar. Eğer kültürlerini kurtlardan ve kar fırtınalarında korumak yabani otlar tarafından boğulmasını önlemek istiyorlarsa ellerinde süpürge kürek ve tüfeklerini hazır bulundurmalıdırlar. Eğer uyurlarsa eğer bir iki yıl boyunca başka bir şey hakkında düşünürlerse her şey kaybolur. Kurtlar ormandan çıkar deve dikenleri yayılır ve herşey toz ile kar altında kalır. Kaç tane görkemli başkentin toz kar ve ayrık otuna teslim olduğunu düşünün yeter.
2024 ilkbaharı içinde bir Ankara akşamı. Dünya diye bir yerde ev diye görkemli bir korunak, Pencere diye bir kafesin arkasında.. Yanan odunların incinme sesleri eşliğinde. ... Dışarıda şimşekler çakıyor sevgilim. Tanrı tepemize tepemize indiriyor öfkesini. Anlayamadığımız ve kurgulayamadığımız bir şeyler oluyor. Titan diye biryerden bahsediyorlar sevgilim Duydun mu? Bilmem kaç milyar kilometre diyorlar. Satürn de ona aşık mı sence.? Yaklaşık 14 milyar yıldır çevresinde dönüyor da. ...
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.