Sevgi hareket ister. Kanıt ister. Kendine tutunacak bir dal ister. Seviyorsan, sevdiğinde seni sevsin istersin. Bırakalım şimdi saçma aşk masallarını. Karşılık görmeden kimse kimseyi sonsuza kadar sevmez. Bir çiçek büyüyecek ise sulanmalı. Yoksa ne kadar direnirse dirensin, solar. Ölür. Bir bebek serpilecekse beslenmeli. Yoksa hayata tutunamaz. Ölür. Beslenmeyen her can, her duygu ölür. Tutunacak dal vermezsen en büyük aşk bile direnemez. Yok olur...
Ve aklında bulunsun, çorabın içinde bir on kâğıt vardır hep. Ölürsem, hesabı görmeden gitmeyeyim diye. Bak bu çok önemli, anladın mı? Hesap başkadır, haraç başka.
Reklam
Kusurla­rını görmeden birbirlerini anlamanın kör duygusu bu iki yalnız insanın üzerine bir mutluluk gibi inmişti.
Ne zaman ki seni sevdim...
Seni görmeden önce çok mutluydum, dedi. Evet, mutluydum. Ruhum apaydınlıktı. Kutsal bir görevim, saygın bir kişiliğim vardı. Ne zaman ki...
Sayfa 54 - Tenne YayıncılıkKitabı okudu
Allah'ın Resûlü Ebu Bekir'e dediler: 《- Ne olurdu, kardeşlerimi göreydim. 》 《-Ey Allah'ın Resûlü biz senin kardeşlerin degil miyiz .》 《-Siz benim Sahabîlerimsiniz. Kardeşlerim onlardır ki,beni görmeden doğrularlar ,bana bağlanırlar; ve hatta babalarından ve çocuklarından daha fazla beni severler.》
İnsanın görmeden yapabildiği bir şey için kendini şanslı hissetmesi tuhaftı.
Sayfa 99
Reklam
Zemini latifeye çevirmiş olmak için sözü değiştirdim, dedim ki, benim de en çok üzüldüğüm memleketimizde eğitim görmeden yetişen hanım kızlarımız, bizi beğenmiyorlar. Hatta işittiğime göre son zamanlarda, görünüşte din değiştiren Alman subaylarına varanlar da varmış. Gerçi bunun da tabii görülmesi lazım. Ben de gençken, mutlaka Avrupalı bir kızla evleneceğim diyordum. Bizim kızlarımız hatırıma bile gelmiyordu. Onları, eğitimleri, görgüleri ve sosyal alışkanlıkları itibariyle eş olamaz bulurdum . Fakat evlilikte uyumun sağlanabilmesi ve devam edebilmesi için olması gereken şartlar incelenip anlaşıldıktan sonra, dini, milliyeti, çevreden aldığı görgü, ahlakı, alışkanlıkları farklı iki insanın birleşmesindeki garabet kadar dikkati çeken bir şey olmadığı kolayca anlaşılıyor.
Sayfa 195 - Karlsbad’da Geçen Günlerim (30 Haziran 1918-28 Temmuz 1918) - Mebruke Hanım'm GörüşüKitabı okuyor
''seni görmeden öleceğim bir daha görmeden ... zaten kaç yıldır yaşamıyorum.''
Bursa sevdasına ben de düşüyorum sanırım görmeden
Bursa, çılgın bir sevdalıdır. Bursa, üryan bir şiirdir; tıpkı narin kızların gözleri gibi... Anadolu'yu baştan başa dolaştım. Her köşesinden ruhuma bir parça ıstırap, bir damla sevgi sindi. Fakat Bursa beni bütün bütün doldurdu. Artık aşkım ikileşti; kalbim iki mihraplı bir mabet oldu: Birinde annem var, ötekinde Bursa!.. 1919
Sayfa 139
Avrupalılar hayatlarında hiç Türk görmeden hayali tablolar yapmışlardır. Alman Ressam Albrecht Dürer "Türk hükümdar adlı gravür despot Türk simgesinin göstergesi haline gelir. Rönesans ressamı Andrea Magtegna resimlerinde Türklere yer veren ilk ressamdır.
Reklam
Yağmurdan sonra çıkan toprak kokusunu,çimenlerde süzülen bir kelebeği,yeni yavrulamış bir buzağıyı ya da güneş batarken oluşan kızıl gökleri bilmezler.Detaylarda saklı güzelliği görmeden ve bir kez olsun kendini karşısındakinin yerine koymadan ölen insan mutlu sayılır mı?
EV YAPTIRACAKTI
Sizin istediğiniz mezarlıkta boş yer yok! dediler. Ama eğer isterse başka bir mezarlıkta, yirmi bin liraya iyi manzaralı bir mezar yeri satın alabilirdi. Utanarak, — Daha ucuzu, bana göre bir yer yok mu? dedi. Vardı, onbeşbine, onikibine, onbine de vardı. Düşündü... Arsa işinden tecrübesi vardı. Ertesi güne mezarlar da fırlar, bu paraya, mezar yeri de bulamazdı. Hemen o gün muameleyi yaptırdı, görmeden mezarım satın aldı. Sonra gidip gördü. Kapalı, manzarasız, kırık dökük mezar taşları arasında bir yerdi. Ama o sevindi. Göz bebekleri parlıyarak, ¦— Ooooh, burası benim! Benim! dedi. Şimdi her gün, eskiden işine gittiği gibi sabah erkenden mezarına geliyor, en sonunda bir, toprak sahibi elmanın kıvancıyla burada oturuyor, yabani otları temizliyor, getirdiği çiçekleri dikiyor ve sanki mekânına kavuşacağı günü özlemle bekliyor.
Nesin yayınlarıKitabı okuyor
-Aa, dadı! Şimdi beni kızdırıyorsun. Yirmi bir senedir beraber yaşıyoruz, tabiatımı anlamadın mı? Hiçbir defa sormadın, merhum kocam beni öyle mi almış? Ben bir kızı bir kere görmekle nasıl tanıyacağım? Yüzünü bile anlayamam.Sonra gelin yalnızca güzel mi olmalı? Ben bir kızı akıllı olmadıkça, iffetli olmadıkça, tabiatı iyi olmadıkça hiç kendime gelin yapar mıyım? Sonra benim beğendiğimi, senin beğendiğini oğlum beğenir mi bakalım? Cümle alem nasıl yapıyorsa biz de öyle yapalım diyorsun. Lakin görmez misin, el alemin çoğu bugün evlenir yarın kocası karısını yahut karısı kocasını bırakır. Bin türlü rezalet olur. Olacak tabi! Görmeden, bilmeden bir kız alırlar, hiç sormadan bilmediği bir kocaya verirler. Acaba çocuk o kızla anlaşabilecek mi? Beğenecek mi? Sevecek mi? Kız da onu isteyecek mi? Babaları, anaları işin burasını hiç düşünmüyorlar.
Sayfa 7 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Çeviri : Ömer Aslan, VI. Basım: Şubat 2020Kitabı okuyor
"Sizin ülkenizde gözleri görmeden görebilen, kulakları olmadan duyabilen yok mu? Soru sorma; o bilir."
O dakikaya kadar saklambaç oynayan iki çocuk kadar çılgın ve manasız bir sevinçle birbirimizi arıyorduk, ikimiz de henüz birbirimizi görmemiştik. Fakat bu görmeden, konuşmadan çok taze ve tatlı bir haz alıyorduk. Bundan daha manasız ve çocukça bir şey olamazdı ve sırf bu manasızlık içinde iki yaramaz çocuk gibi mesuttuk.
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.