Çocuklukta olduğu gibi, her evlilikte de ilk yaşantılar belirleyici olan yaşantılardır. Kaldı ki ruhun o narin ve fazlasıyla hassas dokusundaki en ufak bir arıza bile onyıllar geçse de düzeltilemez. Duygu dünyasının asıl bu en içteki, en görülmez yaralarında tamamen iyileşme diye bir şey söz konusu değildir.
Ruhun mu ateş, yoksa o gözler mil alevden?
Bilmem, bu yanardağ ne biçim korla tutuştu?
Pervane olan kendini gizler mi alevden? Sen istedin, ondan bu gönül zorla tutuştu...
Gün senden ışık alsa da bir renge bürünse;
Ay secde edip çehrene yerlerde sürünse;
Her şey silinip kayboluyorken nazarımdan
Yalnız o yeşil gözlerinin nuru görünse... Ey sen ki kül ettin beni onmaz yakışınla, Ey sen ki gönüller tutuşur her bakışınla! Hançer gibi keskin ve çiçekler gibi ince Çehren bana uğrunda ölüm hazzı verince Gönlümdeki azgın devi rüzgârlara attım; Gözlerle günah işlemenin zevkini tattım. Gözler ki birer parçasıdır senden İlâhın,
Gözler ki senin en katı zulmün ve silâhın, Vur şanlı silâhınla, gönül mülkü düzelsin;
Sen öldürüyorken de, vururken de güzelsin!
Bir başka füsun fışkırıyor sanki yüzünden,
Bir yüz ki yapılmış dişi kaplanla hüzünden...
Hasret sana ey yirmi yılın taze baharı, Vaslınla da dinmez yine bağrımdaki ağrı. Dinmez! Gönülün, tapmanın, aşkın sesidir bu!
Dinmez! Ebedî özleyişin bestesidir bu! Hasret çekerek uğruna ölmek de kolaydı, Görmek seni ukbâdan eğer mümkün olaydı.
Dünyayı boğup mahşere döndürse denizler,
Tek bendeki volkanları söndürse denizler!
Hâlâ yaşıyor gizlenerek ruhuma "Kaabil", İmkânı bulunsaydı, bütün ömre mukaabil Sırretmeye elden seni bir perde olurdum. Toprak gibi her çiğnediğin yerde olurdum. Mehtaplı yüzün Tanrı’yı kıskandırıyordur. En hisli şiirden de örülmez bu güzellik. Yaklaşması güç, senden uzaklaşması zordur;
Kalbin işidir, gözle görülmez bu güzellik...
Antikçağda filozoflar arasında şöyle bir tartışma vardı: Bir şeyin aynı anda hem var olması hem de var olmaması olanaklı mıdır yoksa olanaklı değil midir? Bu soru Herakleitos tarafından dillendirilmiştir ve bir gizem içermektedir. Aynı zamanda Antik Mısır’da Hermes-Thoth’un görüşüyle benzerlik taşımaktadır. Hermes, Herakleitos’tan yüzyıllar önce “Maddenin temelinde ışık var” demişti. Bunun anlamı şuydu: “Nesnelerin temelinde (Antik Yunan deyimiyle Hypokeimenon yani tözünde) esir/ether vardır.” Modern fizik deyimiyle söyleyecek olursak Kuantum vardır. Pythagoras da bu durumu kısaca şöyle ifade etmiştir: “Ruh ve ruhun gücü görülmez, çünkü esir de fiziksel gözlerle görülmez.” Aristoteles, Metafizik adlı eserinde Herakleitos’u eleştirerek, “Belki de birisi Herakleitos’un kendisini sorgulamaya çekmiş olsaydı, onu aynı özne hakkında çelişik önermelerin hiçbir zaman mümkün olmadığını itirafa mecbur ederdi. Çünkü gerçekten Herakleitos’un bu görüşü benimsemesinin nedeni son tahlilde onun neyi içerdiğini anlamamış olmasıdır. Her durumda eğer onun söylediği doğru ise söylediği şeyin kendisi, yani ‘aynı şeyin bir ve aynı zamanda hem var olması hem de var olmamasının mümkün olduğu’ tezi doğru olamaz” demiştir.
Gözler O'nu idrak edip göremez. O ise bütün gözleri görür. O Latîf'tir (dünyada gözle görülmez, kullarına da lütuf sahibidir), her şeyden haberi olandır.
En'âm Sûresi 103.Ayet