"Biliyor musun, Altan da kendine kanatlar yapardı," dedi.
"Öyle mi? Uçabiliyor muydu?"
"Sanmıyorum. Kanatlar ateştendi. Güzel görünmek için yapıyordu sanırım."
İnsanların her birinin ne kadar özel olduğunun sürekli vurgulandığı bir çağda; modern bireyin hayattan, sanattan, siyasetten hep aynı şeyleri anladığını ve "özel görünmek" telaşının ironik bir şekilde birbirinin kopyası sıradan bireyler yarattığını görüyoruz.
...
Bilir misin ki bu alaylar benim çok işime yaradı ve beni mizah yazarı yaptı. Benim gülmece yazarı olmamın başlıca nedeni, on bir yaşındayken sınıf arkadaşlarımın benimle "Kart" diye alay etmeleridir... Tıpkı hayvansı bir savunma gibi, kendimi savunmanın yıllarını buldum. Bu da şuydu:
1- Benimle alay edenlere aldırmaz görünmek değil, gerçekten aldırmayacaktım.
2- Bundan da önemlisi, ben herkesle alay edecektim.
Öyle de yaptım. Hepsiyle, bütün arkadaşlarımla alay ettim. hepsine lakaplar taktım. Zeki çocuk olduğum için de zehir gibi alay ediyor, onları alaylarımla korkutuyordum. Artık hiçbiri benimle alaya yüreklenemedi. İşte çocukluğumda kendimi korumak için başladığım ve sürdürdüğüm bu alaycılığım gittikçe gelişerek, bana yaşamımı kazandıran, geçimimi sağlayan, bugün sizleri de Avrupa okullarında yarayan bir iş, bir uğraş oldu; tanınmış bir gülmece yazarı oldum böylece.
"Ama sadece güzel olduğum için övgü alıyorum. Sanki bu köyde, güzelsen bir kadın için en yüksek başarı mertebesine ulaşıyormuşsun gibi geliyor. Ki bu hiçbirimizin kontrol edebileceği bir şey değil. Bana bahşedilen, uğruna çalışmadığım ya da seçme şansımın olmadığı bir şey. Güzel olarak algılanmıyorsan ya da güzelliğini ön plana çıkarmıyorsan, o zaman da sürekli daha iyi görünmek için kendine çeki düzen vermen gerektiğini söylüyorlar. Saç, makyaj, kıyafet, falan filan. Sanki başkaları bizi olduğumuz gibi beğenmiyor diye bir şekilde düzeltilmeye ihtiyacımız varmış gibi. Sanki kendimiz hakkında ne düşündüğümüzden çok başkalarının ne düşündüğünü önemsememiz gerekiyormuş gibi. Bu saçmalık."
Sayfa 278 - Olimpos yarınları/ Finley ve NyfainKitabı okudu
"Gönül yorgunuyum,
Hayat yorgunuyum,
Öğrenmek, Bilmek, Anlamak, Anlamamış gibi yapmak, Düşünmek, Hissetmek,Tanımak, Tanık olmak, Katlanmak, Anlayış göstermek, Görmezden gelmek, Üzerinde durmamak, İdare etmek, Üzülmemiş görünmek, Alışmak, Alışamamak, Sabretmek, Katlanmak, Beklemek yorgunuyum..
Tam da artık bu memlekette hiçbir şey şaşırtmaz beni sanırken, Her seferinde yeniden şaşırmak yorgunuyum."
"Bakıyorum da insanların güvenini kazanmak için onların muhabbet duyduklarını sever görünmek, sözlerini doğru bulmak, kusurlarını dahi göklere çıkarmak ve her yaptıklarını alkışlamak lazımdır."
Halkın bir sınıfı daha vardır ki, inanmasa bile, en azından
inanıyor görünmek zorundadır. Bu sınıf, insanlığın tüm işken
cecilerini, tüm paskıcılarını, tüm sömürücülerini kapsamaktadır:
Papazlar, monarklar, devlet adamları, askerler, kamu adına ve
kendi adına çalışan maliyeciler, her türden resmi yetkililer, po
lisler, jandarmalar, zindancılar, idamcılar, tekelciler, kapitalistler,
vergi toplayıcıları, müteahhitler, toprak ağalan, hukukçular, eko
nomistler, her türden siyasetçiler, en küçük şekerleme satıcısına
kadar bunların tümü, hep bir ağızdan Voltaire'in şu sözlerini tek
rarlamalıdır: "Eğer Tanrı olmasaydı, onu icat etmek zorunda kalırdı
... Övülme arzusu ve eleştirilme korkusu. Bu iki duyguyu normalinden çok yüksek seviyede hisseden kişi, saplantı derecesinde sevilmek, beğenilmek ve onaylanmak ister; eleştirilmekten ve reddedilmekten de alabildiğine korkar. Bütün davranışları "herkes beni beğenmeli, en popüler kişi olmalıyım" mottosu üzerine kurgulanır. İçindeki duygusal açlık artarak dayanılmaz boyutlara ulaştığında açlığını gidermek için önce ihlassız niyetlerle bir sürü göstermelik amel işler. Eğer bu aşamada eylemlerinin motivasyon kaynağını sorgulamaz ve niyetlerini düzeltmezse bu defa kalbindeki hastalık derinleşir ve yeterince takdir toplamadığını düşünmeye başlar. Zihninde dönen bu yeni düşünce onu daha çok takdir toplamak, daha iyi görünmek ve daha çok sevilmek için nifakın en tepe noktasına taşır. İşte o son nokta, yapmadığı halde yapıyormuş gibi görünmektir.
Böylece kişi yapıyormuş gibi görünerek yalan bir hayatın içine düşer. Artık onun her şeyi yalan üzerine kurgulanır. Yedeğinde daima ekstra sevgi, ilgi ve beğeni kazandıracak maskeler taşır.
Bazıları şanssızdır,şık görünmek için çok çaba harcamak zorundadırlar.Bazılarıysa hiç çaba harcamaksızın sadelikten şıklık yaratmayı becerirler, dedim.