Atsız Tekrar Süleymaniye Kütüphanesinde: Atsız aleyhindeki konuşma ve yayınlar nihayet 1952 Mayıs'ında semeresini (!) verecektir. Olaylar şöyle gelişir: "Türk Milliyetçiler Derneği, 3 Mayıs kutlamalarına katılması ve bir konferans vermesi için Atsız'ı Ankara'ya davet etti. Konferansın konusu 'Devletimizin Kuruluşu'
Bayar niçin İttihatçılığın yüz karasıdır? İşte bu sebepten:
10 Mayıs tarihli Cumhuriyet gazetesindeki haberinde Mekki Sait Esen ise "sağ ve sol tahriklere karşı yeni tedbirler" den bahsediyor; bu konuda CHP ile DP arasında "müşavere yapılması"nın beklendiğini söylüyor; Menderes ile CHP Meclis Grubu başkanlarından Avni Doğan'ın bir görüşme yaptığını belirtiyor ve konu hakkında daha tafsilatlı bilgiler veriyordu: "... Bu arada devamlı şekilde politika ile uğraştığı ileri sürülen Milliyetçiler Derneği hakkında takibata geçilmiştir... Gene bu derneğin tertibi ile Ankara'da bir lisedeki konuşmasından dolayı Haydarpaşa lisesi öğretmenlerinden Nihal Atsız, öğrendiğimize göre, Bakanlık emrine alınmaktadır. Kendisi ile görüştüğümüz Milli Eğitim Bakanı Tevfik İleri hadise dolayısı ile gerek öğretmen, gerek Atatürk lisesinin salonunu bu tertibe açanlar hakkında gerekli soruşturmanın yapıldığını teyit etti. [Nejdet Sançar'ın verdiği bilgiye göre, “Başmüfettiş İrfan Alıcıoğlu tarafından yapılan soruşturma sonunda, Atsız'ın konferansının ilmî bir konuşma olduğu anlaşıldı. Bu hadise ile zamanın Cumhurbaşkanı Celal Bayar da alâkadar olmuştu.” Bakan Tevfik İleri, teftiş sonunda, konferansta suç unsuru bulunmadığını bildirince Bayar “Ben bilmem. Çoluk çocuğu aç kalsın ki, aklı başına gelsin!" diye diretmiş. İleri, “Beyefendi! Bu gençler, hiç değilse Halk Partisi'ne karşılar." deyince de Bayar "Onların Halk Partisi'ne karşı oldukları yerde ben Halk Partisi ile beraberim." diye cevap vermiş (Ötüken 109, Ocak 1973: 9).]
Reklam
Öncesindeki yıllarda ailemle ilişkimi asgari düzeyde tutmaya çalışmıştım, çünkü çocuklar küçüktü, anneanne ve dedeyle, teyzeler ve amcalarla, yeğenler ve kuzenlerle görüşme konusunda onların iyiliği için, annemin başımın etini yememesi, bana baskı kurmaması, vicdan azabı çektirmemesi için böylesi şarttı, gerçi beni seviyormuş gibi yapan insanlara nazik davranmak kolay olmuyordu.
Sayfa 39 - Siren
Pera Palas , no 101.
Otele döndüğünde, başkente yeni gelen bir İngiliz generalinin kendisiyle görüşmek istedi. Fakat bu general ayağına çağırıyordu. Yarının adamini fazlaca rahatsız etmişti... "Ben bu memleketin sahibiyim onlar misafirlerdir görüşmek istiyorlarsa odama gelsinler biz adet misafir ev sahibinin ayağına gelir" diyerek teklife teklifle karşılık verdi. Neticede ne general bu öneri sıcak baktı ne de Mustafa Kemal generalin ayağına gitti görüşme gerçekleşmedi …
“Bugün görüş günüydü. Ne güzeldi. Annem, babam, karım, üçü birden gelmişlerdi. Çift kat cam bölmeli daracık görüşme odasında seslerimizi duyurabilmek için bağıra bağıra bir şeyler konuşmaya çalıştık.”:::!!!
Koçluk hizmetiyle ilgili sorulara cevaben:
Değerli arkadaşlar, öncelikle teveccühünüze çok teşekkür ederim. Koçluk hizmeti için sorular soruyorsunuz, memnuniyetle cevaplıyorum. Fakat takdir edersiniz ki sosyal medya çok büyük bir mecra ve her türden insan var. Bizler online görüşmeler yaptığımızdan herkesle birebir görüşme yapmamız sağlıklı olmaz. Bu noktada eleyici olma hakkımız var. Bu bakımdan din, ırk, mezhep gözetmeksizin herkese koçluk yapabileceğim gibi “yetişkin erkeklere” koçluk hizmeti vermemekteyim. Ancak genç yaştaki erkek öğrencilere bir ihtimal olumlu yanıt verebilirim. Daha güzel, rahat ve güvenli günlerde görüşmek üzere 🌸
Reklam
'General Trikoopis ve General Dienis 3 Eylül 1922 günü öğleden sonra Uşak'ta Kaftancı zadelerin evinde bulunan Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın huzuruna çıkarılmıştır. Esirleri büyük bir nezaketle karşılayan ellerini sıkarak kahve ikram eden Gazi Mustafa Kemal Paşa askeri konularda onlarla sohbet etmiştir. Görüşme sonunda Mustafa Kemal Paşa ayağa kalkarak "Sizin için bir şey yapabilir miyim? " diye sormuş General Trikopis'te İstanbul'daki eşine hayatta ve sağlıklı olduğunun bildirilmesini rica etmiştir. Gazi Mustafa Kemal Paşa General Trikopis'in elini uzunca bir süre sıkarak " Harp bir talih oyunudur General. Bazen en beceriklisi de yenilir. Siz görevinizi yaptınız. Sorumluluk şanstan geliyor üzülmeyiniz" diyerek onları teselli etmeye çalışmıştır. ' Siz bu şekilde karakteri yüksek özgürlüğüne düşkün ve kendi toprağına giren düşmanına bile bu kadar insanca yaklaşan bir adama yani koskoca Mustafa Kemal Paşa Atatürk Hazretleri'ne nasıl pislik dolu iftiralar atabilirsiniz ya! Sizin düşmanlığınıza haiz kişiler bizim zaferimizle sona erecek. ve o vatan hainleri bu ülkeden defolup gidecekler.
Kesintisiz İlişki İçin Kesilen Ticaret
Türkiye “İsrail”le ticareti durdurdu! Bakanlığın duyuru metninde; ticaretin, “ateşkes gerçekleşinceye ve insani yardımların geçişine izin verilinceye kadar” kısıtlı bir durdurma kararı olduğu da vurgulanıyor… Buraya döneceğiz. Önce katliamın sekizinci ayına girerken bu karar nasıl ve neden geldi, buna bakalım… Katar, Mısır ve ABD
Tövbekâr ol gönül tarikten çıkma Şeytandan şefâat şifadâr olmaz İyilik eyle sakın bir gönül yıkma Görüşme kötüyle onda âr olmaz Seyreyle dünyânın kalmakâlını Gözlerim kâmilin pür kemâlini Düşürme üstüne el vebâlini
*Nadir insan olanlar da böyle düşünüyor
Sıradan bir iş için görüşme yapmak da hoşuma gidiyor. Kendimi bir kez olsun sıradan biri gibi hissetmek öyle harika ki.
Reklam
Anadolu savaş meydanlarında kahramanca mücadeleyle elde edilmiş olan kazançların çoğu, zarif görüşme salonlarında birer birer teslim edildi. Türkiye halkının kurtuluşu, geçmişte olduğu gibi bugün de, hala gerçekleşmemiş bir hedef olarak durmaktadır ve emperyalizmin dolaylı ya da dolaysız egemenliğine kesin olarak son vermek için şiddetli bir mücadele daha yürütmek gerekecektir.
Sayfa 44 - M. N. Roy, 12 Şubat 1923, Internationale Presse-KorrespondenzKitabı okuyor
Mustafa Kemal'in ''Vatan ve Hürriyet'' cemiyetindeki arkadaşları da İttihat - ve - Terakki Cemiyetine geçmekte idiler. Toplantılarda askerlerden Enver (sonradan Harbiye Nazırı ve Birinci Dünya Savaşında başkomutan) ilk hazır bulunanlardandı. Cemiyetin Paris'teki merkezi ile Selânik'tekiler arasında anlaşmazlıklar vardı. Paris'te yetkili bir temsilci bekleniyordu. Herkes bir asker ayaklanması ile Kanun-ı Esasi'yi yürürlüğe koydurmak davasında oydaştı: - Peki ya sonra? Bu soru üzerine duran bile yoktu. - Sonrası kolay, der, geçerlerdi. Hareket lidersizdi. Osmanlı İmparatorluğunun içinde bulunduğu şartlara göre, saray idaresi yıkıldıktan sonra, neler yapılacağı üzerine program değil, görüşme bile yoktu. Mustafa Kemal Şam'da staja gitmezden önce Beyrut'taki toplantılarda bile arkadaşları ile konuşmasında: - Asıl mesele yıkılmak üzere bulunan imparatorluktan bir Türk devleti çıkmaktır, diyordu.
Aziz Olaf'm eski İskandinavya "saga" sını okurken şu görüşme daima dikkatime çarpmıştı: "Kime inanırsın? diye kral bir askere sordu - Cevap şu oldu: Kendi kendime." Bu, hakiki kahramanın hakiki sesidir. Kendine inanmayan yaşayamaz. Mesele din ile hayatı, iman ile işi bir araya getirip intibak ettirmektedir. Öteki dinler, insandan, hakiki yaradılışına, asıl tabiatına aykırı şeyler istedikleri için başarı elde edemediler. Onun gizli gücüneki artık kendini meydana vurmuştur uygun olan benim dinim mücadele etmeden muzaffer olacaktır.
"Görüş, görüşme. Var mı başını koyduğunda yastığa düşüneceği biri? Var, bitti.. Oturup birine mektup yazmışsın. Biri seni düşünmüş, senin için mektup yazmış. Yaşamışsınız işte. Hayattasınız. Ben de hayattayım ama yaşıyorum muyum bilmiyorum. Ağız dolusu gülmedim bir kere bile."
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.