... çünkü bir yere girdiği zaman, başlar ona dönerdi; sesi, konuşması, bedeni, davranışları dikkat çekerdi.( Onun için geçmiş zaman kimini kullanmak ne zormuş.)
Çukurova adındaki mikrokozmos'un doğasını, kokusunu, insanını, kartallarını, ceylanlarını, Turaç kuşlarını, Ölmez otlarını, göçerlerini masallarını, hayallerini, taşımış bunları modern romanda harman ettiği bir mitoz atmosferinde tekrar yaratmıştı.
Yan yana iki mezar var orada. Thilda ve Yaşar Kemal. Thilda'nın ölümü üzerine bu mezar yerini aldığında, Yaşar Kemal, yanlarındaki üçüncü yeri göstererek, "Burayı da sana alalım. Kıyamete kadar yan yana kalırız" dediğinde, dehşetle itiraz etmiş, "Yaşarken, mezarımı görmeye katlanamam!" demiştim. Gülmüştü. Böyle zamanlarda hep yaptığı gibi dalga geçerek, "Tabii, hâkim oğlu naziktir, benim gibi köylü olsan aldırmazdın!" demişti.
Bir yeryüzü temasıdır bu, zamanla mekânla sınırlı değildir. Bir bakarsınız, binlerce yıl önce anlatılmış olan bu trajedi 2016 yılında Sur'da, Cizre'de tekrarlanır ve oğlu öldürülmüş olan acılı Kürt baba, onun cenazesini alabilmek için zalim devlet çarkının dişlileri arasında çırpınıp durur. Bir başka baba, "Oğlumu morgda gördüm, gözleri yoktu, onun göz- lerini kim oydu?" diye bir soru sorar ve o anda kâinat susar.