Deniz Gezmiş
Baba, Sana sık sık mektup yazacağıma söz vermiştim. Sözümü tutuyorum. Aslında sen mektup yazmada ne kadar tembel olduğumu iyi bilirsin. Ama bu da soya çekimle ilgili. Çünkü sende de var aynı tembellik... Akşam radyoda avukatlarımızın hakkında dava açıldığını duydum ve güldüm. Baştakiler ne yapacaklarını şaşırdılar. Ellerinden gelse okuma yazma bilen herkesi tutuklayacaklar. Bildiğin gibi şimdi hücrede kalıyorum. Vaktimi bol bol kitap okumayla geçiriyorum. Okumaya doymak olmuyor. Ölene kadar doymayacağım. İdamı fazla düşündüğüm yok. Daha evvel de söylediğim gibi dünyaya kazık çakmadım ya... Fazla yaşamak değil önemli olan, ağaçlar da yaşıyor. Ben şimdiye kadar yaptıklarımdan pişman değilim. Elimde olsa tekrarlardım onları... Buradaki arkadaşlarımın hepsinin morali yerinde... Aslında hiçbir zaman moralimizi bozmadık ki... Ben gelecekten her zaman umutluyum. Tarihin çarkları bizden yana dönüyor. Kaldı ki biz halkın umuduyuz. Şimdilik bu kadar... İmza: Deniz Gezmiş.
Frida Kahlo’nun Diego Rivera’na Yazdığı Mektup: Diego Rivera’ma. Seni sevmeye başlayalı çok uzun zaman oldu. Küçük bir kız çocuğu idim, seni sevmeye başladığımda. Şimdi ise bedeni çürümeye başlayan yaşlı bir kadınım. Bütün bedenler çürüyor aslında Diego’m. Eskiyor bütün bedenler. Ama acı çeken yüreği var ise bir bedenin, daha hızlı çürüyor o
Reklam
1000Kitap,Hoşgörülü Hoşgörüsüzlük
Gözünü ideolojik körlük bürüyenler,kendini kafdağının zirvesinde görenler,kendini Türk Dil Kurumu Müfettişi sananlar,Siteyi prim amaçlı kullananlar,başımıza entelektüel bilgin kesilenler bu yazıyı okumasın.Çünkü yazdığım şeyler onlar için hiçbir şey ifade etmeyecek.Ama ben yine de yazacağım,içimde kaldıkça sinirlerim bozuluyor. Tam 4 senedir
Bir ilaç içsem bari diye düşündüm, Biraz kolonya sürünsem, Ferahlasam, pencereyi açsam. Şöyle bir şey yazdım sonra: Yağmur, çamurlu bir elbise dikiyor şehre Sıkılıyoruz hepimiz bu çamurlu giysinin içinde. Berbattı, Bir şiire böyle başlanmazdı. İç ses diye söylendim, Ardından Yıldırım Gürses... Aptal aptal güldüm bir de buna. Ayşecik
AZİZ NESİN ...alıntı.
Bursa’da tanıştığım başka bir kitapçıya gittim. -“İngilizce ders verilir.” diye bir kağıda yazsam da, sizin dükkanın camına kağıdı yapıştırsam, nasıl olur? -İş çıkmaz! dedi. -Neden? -Şimdi herkes İngilizce ders veriyor. Manav dükkanlarından, berber dükkanlarına kadar bak, hepsinin camında “İngilizce ders verilir” diye kağıtlar asılı…
NAKRUG'TAN.
Dokuz yaşımdan bu yana çok fazla okudum her konuya hakimim diyemem ama nitelikli olanlarından okumaya çalıştım ve devam ediyorum.annem dünya klasiklerini okutmaya çalışırdı, ben gider şiir antolojilerini okur beğendiğim şiirleri ezberler ve defterime yazardım.ertesi gün fen bilgisi sınavım vardı ama umrumda bile değildi,şiir okumak o zamanlar hayatımdaki en kocaman ve en renkli balonlardan bile daha eğlenceliydi.yıllar geçti, yazdıklarımı okuyup kah güldüm kah ağladım.ama hiç birinde de çocukluk işte deyip çevirmedim sayfaları.bir şeyler değişseydi,çocukluk ya amaaan diyebilirdim ama içimdeki çocuğu yitirmedim hiç.bu biraz edebiyatvari ve salakça geliyor olabilir,ne bu içimdeki çocuk sevdası diyebilirsiniz.kimi kitaplara göre manyaklık olabilir ama her sabah öyle bir günaydın derim ki,içimdeki çocuğa değil tüm çocuklara seslenirim.aynanın karşısına her geçtiğimde ''bugün de güzel miyiz tatlım'' derim.çünkü bunu çocukken de annemin makyaj aynasının önüne geçerek yapardım çok kez,o kadar çok yalnızlıktan yakınıyorsunuz ki hiç içinizle konuşmayı,içinize arada ''selam'' demeyi aklınıza getirmiyorsunuz.Mesleğiniz mi yıpratıyor,eşiniz mi ihanet etti,dost kazığı mı yediniz,kendinizi bir yere mi koyamıyorsunuz,yakınlarınızı mı kaybettiniz,ilaçlara mı bağımlısınız,kafanızın içinde susturamadığınız sesler mi var ? Tek sebebi çözümü dışarıda aramanız,kaç kez içinizdeki çocuk ''burdayım'' dedi ama siz hep susturdunuz.Lütfen gülümseyin,düşmanınıza bile ve büyümeyin.
Reklam
131 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.