Güneş'in dünyaya nasıl doğduğunu bir düşün! Allah (celle celâlüh) bu nizamı nasıl da düzenli yapmıştır! Eğer Güneş hep aynı yerde doğsaydı, o zaman Güneş'in ışınları sadece aynı bölgelere ulaşır, dünyanın diğer yerleri bu ışığı almaz, dağlar ve tepeler bu durumda Güneş'in ışığını engellerdi. Oysa Allah (celle celâlüh) Güneş'i günün başlangıcında doğudan doğurmuş, sonrasında da batıya doğru kaydırarak ışığı diğer bölgeler için aydınlatıcı kılmıştır. Bu şekilde Güneş'in ışığını almayan hiçbir bölge kalmamış olur.
Sonra gece ve gündüzün süresine bak! Allah (celle celâlüh) gece ve gündüzün vaktini âlemin salahı için nasıl da ayarlamıştır! Eğer gece ve gündüz takdir edilen süreyi aşmış olsaydı, o zaman yeryüzündeki hayvanlar ve nebâtat zarar görmüş olurdu. Hayvanlara vereceği zarara gelince: Gün ışığı sürekli olmuş olsaydı, hayvanlar dinlenemez, yırtıcı hayvanlardan kaçıp kurtulamaz, kendilerini koruyamaz ve netice olarak helâk olurlardı.
Tanrı'ya erkek ve dişi canlılar yaratma ve onları birleştirme düşüncesini kim vermiş olabilir ki? Önce erkeği yaratıp, sonra ona kadını veriyor. Kadının göğsünde iki meme ucu var bacaklarının arasında da küçük bir dar boğaz. Oraya küçük bir damla insan tohumundan koyun, işte şöyle kocaman bir beden çıkacaktır oradan; bu garibim küçük damla et, kan, kemikler, sinirler ve deriye dönüşecektir. Eyüb bunu onuncu bölümde çok güzel dile getirdi: "Beni süt gibi sağıp peynir gibi mayalamadınız mı?" Tanrı'nın bütün yapıtlarında matrak bir şey var. İnsanların dünyaya gelmesi konusunda benim fikrimi sormuş olsaydı, ona verimli bir toprak parçasıyla yetinmesini öğütlerdim. Ve ona güneşi bir lamba gibi dünyanın tam ortasına koymasını söylerdim. Böylece hep gün ışığı olurdu.
MARTIN LUTHER
Karanlıktakilerin sayısını azaltıp, aydınlıktakilerin sayısını çoğaltmak, işte hedef budur. Bu yüzden "Bilgi!", "Bilim!" diye bağırıyoruz. Okumayı öğrenmek ışığı yakmaktır; tüm hecelemeler kıvılcımlardır. Zaten aydınlık demek illa ki sevinç anlamına gelmez. Aydınlıkta da acı çekilir; ateşin fazlası yakar. Alev kanadın düşmanıdır. Uçmaya ara vermeden yanmak dahinin mucizesidir.
Bilgilendiğinizde ve sevdiğinizde daha fazla acı çekersiniz. Gün gözyaşlarıyla doğar. Aydınlıktakiler en azından karanlıktakiler için ağlarlar.
Bugün bir resim yapmaya karar vermişti, bir şeyler bulmalıydı. Ama öyle rastgele bir şey değil. Aslında çirkin ve iğrenç de olsa bir gül güzelleştireceği bir şey.. çünkü sanat, yeryüzünde ve insanların içinde olup bitenlere, çöplükte sarayı aynı hakikatten uzak ve güzelleştirici örtüye büreyen ay ışığı gibi, tatlı bir yalan bulutunun arkasından göstermeye mecburdu, sanat eserlerinden faydalanabilecek durumda olanlar, her şeyden önce olmak, oyalanmak istiyorlardı bir gün sanatkarın ekmeği de işte bu tatlı Rüya meraklılarına bağlıydı.