UFUKTAKİ SEN
Karşımda güneş batıyor ufuktan
Güneşin rengi denize dağılıyor
Rüzgarlar esiyor başka diyarlardan
Kulağıma hafiften bir sesin tınısı geliyor
Herkes güneşin batışı izlediğimi sanarken
Oysa Seni
Yaş otuz beş! Yolun yarısı eder.
Dante gibi ortasındayız ömrün.
Delikanlı çağımızdaki cevher,
Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
Gözünün yaşına bakmadan gider.
Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?
Benim mi Allah'ım bu çizgili yüz?
... - baksana batıyor güneş! Ve önüne geçemiyorum... Bir batışın daha ne anlama geldiğini biliyor musun? Güneşin bir batışı daha trenin büyüsünü kaybetmesi anlamına geliyor, kızın büyümesi, arkadaşlarımın uzaklaşması, oyunların silinip gitmesi, şu gördüğün yamaçtaki küçücük alanın kocaman bir dünya olmaktan çıkması anlamına geliyor. Şu halime bak, dudaklarımın arasından dökülen kelimelerin ağırlığına bak! Henüz on üçünde olmama karşın, otuzunda birisinin kaldıramayacağı kelimeleri döküyorum bu ufacık dudaklarımın arasından bir bir... Şuraya bak, karşındaki on üçünde olan çacuğa! Oysa benim gidip hemen aşağıdaki yaşça büyük olan çocukların arasına karışıp oynamam gerekmez miydi? Ben ise burada oturmuş batmakta olan güneşe üzülüyor, için için yiyip bitiriyorum kendimi. Ben çocuk olmak, oynamak istiyorum. Son zamanlarda bende bir değişiklik sezdiklerini işitmekten yoruldum, acı veriyor bana... Bana otuzlarda olmak istediğim kişiyle karşıma çıkmanı istemiyorum ki! Bana sürekli şunu yaparsan düşersin, bunu yaparsan kafana darbe yersin demeni istemiyorum. Rahat bırak beni! Bırak düşüp dizimi kanatıp, olur olmaz yerlerde başıma darbe alayım, bırak bunları bilmeden yaşayıp... Hıçkırıklar daha fazla konuşmasın müsaade etmedi.
(Sancılar ve Sanrılar adlı, henüz basılmamış olan kitabımından)
“ ... hepsinden çok sevdiği bir şey vardır ki, bunu elle tutmak mümkün değil: Zaman! Bu yüzden dünyanın patırtısını koparır, saçma sapan konuşur durur. Güneşin doğuşuyla batışı arasında kullanmadığı hiçbir zaman kalmasa yine de yetmez ... “
İkide bir neden ağladığımı kendim de bilmiyorum. Duygularım, izlenimlerim acı veriyor bana. Bulutsuz donuk gökyüzü, güneşin batışı, akşamın o sakinliği.. niçin bilmiyorum, bütün bunlar bir hüzün çöktürdüler içime, doldum, ağladım.
Öyle bir moratoryum sürecindeyim ki
Ne bir adım ileri
Ne bir adım geri
İçimde beslediğim umutlar bir bir birikiyor
Geçmişle gelecek arasında kayboluyorum
Bulamıyorum kendimi,
Güneşin doğuşu ve batışı gibi dönüyorum
Çok tufanlar atlattım,
Biliyor musun bazı şeyler çok murtaza
Bir saksafonun sesinden misali
Bekliyorum mütemadiyen,
Ne yapayım ne edeyim bilemiyorum
Bezen isteklerim bir yıldızın kayması gibi
Yok olup gidiyor
Bir ben kaldım bir ben kaldım
#ozgun
... Sonra bir yerde okuduğu bir yazıyı anımsadı "Biliyor musun... İnsan acı çektiğinde güneşin batışını başka türlü sever..." öyle miydi gerçekten? O şu an acı çekmiyor muydu? Hayır! Güneşin batışı şu an ona büyük bir ıstırap veriyor ve berbat geçen bir günün daha sona erdiğini, yeni berbat bir günün doğacağını haber ediyordu. Raskolni'den yana baktı, O da pek haz etmemişti gün batımından. Acı çekemeyişine içerledi, çünkü var olan tüm acıların nirvanası hissizlik hakimdi duygularına.
Sancılar ve Sanrılar