Güneş Kıyık

Güneş Kıyık
@gunesisii
İyi biri olduğumu hiçbir zaman iddia etmedim
Zaten orospuların laneti, Bin kişiyi kendine oyuncak edip birinin oyuncağı olmaktır.
Sayfa 100
Reklam
amaçsız çocuklar için sinekler neyse, biz de tanrılar için oyuz; eğlenmek için bizi öldürüyorlar. yine gök gürültüsü; kendi doğruluklarını duyuran sözcükler, her nasılsa gerçeğin kendisinden bile daha doğruydular. ... üstelik, en güzel dinlencen uykudur ve pek düşkünsün uykuya; fakat ödün kopar ölümden, ki gelmez bir daha. uykudan başka bir şey değil. uykudan. belki dalarsın bir rüyaya.
Sayfa 250Kitabı okudu
"ben keyif aramıyorum. tanrı'yı istiyorum, şiir istiyorum, gerçek tehlike istiyorum, özgürlük istiyorum, iyilik istiyorum. günah istiyorum." "aslında, dedi Mustafa Mond, siz mutsuz olma hakkını istiyorsunuz." "öyle olsun," dedi Vahşi meydan okurcasına, "mutsuz olma hakkını istiyorum."
Sayfa 238Kitabı okudu

Reader Follow Recommendations

See All
bir adam durmadan gülümseyebilir, ama yine de yılanın biri olabilir. vicdansız, hain, şehvet düşkünü, eşi benzeri olmayan bir yılan.
Sayfa 141Kitabı okudu
"baskılanan dürtü taşar ve taşan sel, duygu selidir, ihtiras selidir ve bu sel deliliğe dahi dönüşür; akıntının gücüne, setin yüksekliğine ve karşı koyma gücüne bağlıdır. önüne set çekilmeyen bir akıntı, belirlenmiş kanallardan geçerek sakin ve keyifli bir varoluşa akar." denetçinin burada "belirlenmiş kanallar"dan kastı heteroseksüel ilişkiler. ince ince işlenmiş bir kitap bu gerçekten.
Reklam
Sevmeyeceğim
.... "mutluluk ve erdemin sırrıdır; yapmak zorunda olduğun şeyi sevmek. tüm şartlandırmaların amacı budur: i̇nsanlara, kaçınılmaz toplumsal yazgılarını sevdirmek."
kadın ve erkek de olmasın
-hepsi bir değil mi? diyordum. karanlık gecede hepsi, hepimiz bir değil miyiz? yalnız kadın ve erkek olsun. gözlerini kapa, tahayyül et.
Sayfa 135Kitabı okudu
bir akıl hastasını ziyaret; bir eşeği tımar etmeye benzer. eşek olmadığım için, tımara da ihtiyacım olmadığını arz eder ve derin bir hürmetle sizleri selamlarım, efendiler.
Sayfa 132Kitabı okudu
anlaşıldı, ben bayrakları değil insanları seviyorum. öyleyse yuvarlak dünyanın üstünden akıp geçen yıldızlara bakan vapurlarda ömrüm geçecek.
Sayfa 102Kitabı okudu
dünya alabildiğine doludur. dünyada bakışları birbirine benzeyen birçok insanlar, deniz kenarlarında yıkanır; dağların üstünde buzlar içinde kayar veya ovaların salkımsöğütleri, kavakları altında sevişirler.
Sayfa 101Kitabı okudu
Reklam
Beklenilen
beklediğimin gelmediği günlerden bahsedecek değilim. .... beklenilen, gelmek için iyi havaları seçerdi. ... o yanımdayken korkmazdım.
sevmek korkusu
korku, yol boylarınca etrafımı sarıyor, önümde uzuyor. sevmekten korkuyorum. başka arzular, ihtiraslarla atıldığım yolda beni avare ve çırılçıplak, başı her manada boş bırakacak yalnız bir şey olduğunu biliyorum ve ondan karanlıktan, riyadan, zulümden, hürriyetsizlikten korkar gibi ürküyorum.
bana benzer adamlar... bütün insanlar birbirine aşağı yukarı benzemez mi? bana benzer adamlar, ne demekti?
yatak şimdi bütün insanlar için, ekmek kadar azizdir.
hiç bir kadına sahip oldunuz mu?
hep o babadan kalma sahip olmak, bir şeye sahip olmak arzusuyla tuttuğunu anlayı mı verdi, duyu mu verdi; belli değil... ~ ...dünyayı hiçbir şeye sahip olmamanın verdiği büyük haz içinde, dünyayı ve etrafı istediği şekilde görerek ve şu kalabalığın içinde yalnız yüzde beş kişinin alnının teri ile çalıştığını düşünerek mesut.... ~ Dünyada hiçbir şeye sahip olmayacağını, olmak istemediğini ve olmanın da hiçbir faydası olmadığını, bilakis zararını Ahmet nasıl oldu da anladı, bu mühim meseledir: Ahmet'in karısı geçen kış, zatürreden ölmüştü. Bu ölümle Ahmet, dünya üzerinde sahibi olunacak şeyin yalnız bir kadın olabileceğini, ötekininse yalan, haksız olduğunu ve kendisine kadından gayrı bir şeye sahip olup olmamanın vız gelir tırıs gittiğinin farkına varmıştı.
çünkü insanlar garson doğmazlar. onun çok tekrarladığı müthiş bir lafı vardır, söyleyelim: "garson ölürler ama, garson doğmazlar."
Reklam
öyle kurak ve kimsesiz memleketlerde kendi başlarına sivriliveren insanlardan bir insandı sanki Erciyes.
Sarhoştum
sarhoştum. hava, elektrikler, şehir beni sarhoş ediyordu. insanlar beni bir mıknatıs hızıyla kendilerine çekiyorlardı. dünyayı ve şehri riyasız kucaklamak istiyordum.
kanunlar küçük insanlar içindir
kanunları bilmemenin insanları cezadan kurtaramaz olduğunu biliyordum. kanuna karşı gelemezdim. ~ kanunlardan kaçamak noktaları çıkarmak yalnız avukatların değil, her vatandaşın hakkıdır.
"gel sana bir pantolon, bir ayakkabı alayım" demek üzereydi̇m. fakat gözlerini görünce vazgeçtim. onlar bir acayip hastalığı benim sevgi dolu gözlerimde yakalamak istiyor gibi dikkatli, yakalamış kadar mustarip ve haindiler.
yine de yemek isteriz değil mi?
bir yemişi yemeden evvel alınan istisaslar, onu yedikten sonra alınan lezzetten daha berrak ve vazıhtırlar.
hiç en sevgiliniz öldü mü?
hepsine birer cıgara veriyorum. bütün dünyadan gizli cıgara içiyoruz. ~ kadın en sevgili ölülerini gömmüş, ihtiyar ve sağlamdı. ~ bir lahza, ölünün de yanımızda olduğunu düşündüm. hepimiz, sırtımızda ve elbisemizin altında, gözlerimizin içinde bir müstakbel ölü gezdirmiyor muyduk?
Reklam
Trifon toprağı sevmez, ona hürmet ederdi. çünkü birçok sevdikleri orada, Onun altında, aklın durduğu bir yerde yaşıyorlardı. fakat toprağın üstünde koşan, onun üstünde beş on para kazanmak kaygısıyla dönüp dolaşan insanlar ne tuhaf mahluklardı.
hiç ölüm hakkında düşündünüz mü?
ölümün karşısında, ne yapsak muvaffak olmuş bir aktörden farkımız olmayacak. o kadar, muvaffak olmuş bir aktör. ~ aynaya baktı. en büyük kederin karşısında, bir gece uykusuz kalmış insan çehresinden başka bir çehre almak kabil olmayacak mıydı? ~ yolda kayıkla giderken, ölüme alışmış gibiydi. ~ ölüm bildiğimiz kadar korkunç bir şey değildi. yalnız biraz soğuktu o kadar...