Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Evet kardeşlerim, Tanrı’ya bize ölümü armağan ettiği için şükredelim, çünkü yaşam ölümle anlam kazanıyor. Günün anlamı olması için gece, konuşmanın anlamı olması için sessizlik, barışın anlamı olması için savaş gereklidir.
Günün sonunda, ister geçmişe dönmüş olun ister geleceğe gidin, şimdiki zaman değişmiyor. Bu da akıllara şu soruyu getiriyor: O hâlde o sandalyenin ne anlamı var?
Reklam
Birbirine dolanan hayaller yumağıdır hayatımız kim karar verebilir birbirine dokunan taş ve su hakkında, kimin kimi ayakta tuttuğuna, ve günün aslında kumdan, tuzdan ve ışıktan oluşmadığına? Boşlukları doldurduğumuzda belirecek hayatın anlamı, taşı ve suyu doğru yorumladığımızda, bir yarı öbür yarıyı anlayacak: olgunluk bize yaban meyvesi gibidir; gevşek ağızlarımıza dokunan zehir! Kim sana verdiklerimi, senden aldıklarımı çözebilir? Birbirine dolanan hayaller yumağıdır hayatımız, hayalleri dik tutmak gerekir.
İnsanların doğum günü kutlama gibi bir şey yapması bana çok saçma geliyor daha doğrusu aptalca geliyor ,adamın bir yıl daha yaşlanıyor gelip buna seviniyor,Adam dünyada ki gününü geçirerek çok zamanı varmış gibi davranıyor doğum günü oldumu işte doğum günüm falan filan hiç düşünmüyor ki ömründen bir yıl geçmiş artık eski günlerin gelmeyeceğini ,sevinmenin anlamı ne, sen dünyaya geldin ne yaptın insanlığa bir faydan dokundu mu ailene ,köyüne ,ülkene bir faydan oldumu işte buna sevineceksin bak diyeceksin benim topluma bir faydam oldu sevinebilirim diye bilirsin ama bizim insanlar neymiş doğum günün kutlu olsun işte sen geldin bilmem ne falan filan böyle saçma şeylerin peşine düşmeyin gerek yok ömrümüzden bir yıl gitmiş siz gelmişsiniz doğum günüm falan filan ha güzel bir şey yapsanız eyvallah diyecem , o da yok emin olun topluma faydası olanlar doğum gününün boş olduğunu anlar daha doğrusu düşünenler .. BEN BU DÜŞÜNCEDEYIM SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ NELERDİR? YORUMA YAZINIZ!!!
Onsuzluk
Bugün günlerden yağmurlu bir cumaydı. İşten çıkmış otobüste kafamı cama dayayıp "çok eski şarkı" isimli müziği dinliyordum. Sözlerinde "iznin olmadan hala seviyorum seni" geçiyordu. Evet, onun izni olmadan hala onu seviyordum. Onu "kafamda dönüp duran plaklar" gibi çalıp duruyordum adeta... Sanki bedenime tüm
Hiçbir zaman tam anlamıyla sonra olmaz. Tam anlamıyla oturulup konuşulmaz. Sanki bize sonsuz bir hayat bağışlanmış gibi yaşayıp zamanı hoyratça harcar tüketiriz.. ve öyle bir geçer zaman ki.. günün birinde oturmaya konuşmaya karar verseniz bile bir de bakarsanız ki ya konuşacak kimse kalmamış ya da konuşulacak şeyin anlamı kalmamış.. geçip giden bir ömrün arkasından el sallarız.. Osman
Reklam
224 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Delinin defteri
Öncelikle kitap, neva bulvarı, burun, portre, palto, bir delinin anı defteri ve fayton adlı altı eserden oluşmaktadır. Neva bulvarı adlı bölümün genelinde yüksek sosyete mensuplarının tabiriyle hiyerarşinin kol gezdiği alt-üst sınıflarının yoğun olarak hissedildiği, günümüz ölçütünde bağdat caddesi, Şanzelize caddesi olsun, tamamıyla lükse karşı
Bir Delinin Anı Defteri - Palto - Burun - Petersburg Öyküleri ve Fayton
Bir Delinin Anı Defteri - Palto - Burun - Petersburg Öyküleri ve FaytonNikolay Gogol · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201955,3bin okunma
Birçok ana-baba, çocuklarını ne denli sevdiklerini sık sık dile getirirler. Ancak, çocuğun sevgi ihtiyacı sözcüklerle karşı­lanmaz. Bir insanı sevmek, onun gerçeklerini anlamaya çalış­mayı da içerir. Çocuk kendini tek başına yönetebilme yeteneğine sahip değildir. Neyi yapabileceği ya da yapamayacağı konusunda eğitilmesi gerekir. Bu eğitim çocuğa, içinde bulunduğu gelişim dönemine uygun bazı haklar tanımak ve çocuk kendisine konulan sınırı aştığında onu geçici olarak bu haklardan yoksun bırakmak yoluyla gerçekleştirilir. Haklardan yoksun bırakılma çocuk için ana-babanın sevgisini yitirme anlamına gelir. Çocuğun sınırlı dünyasının tek dayanağı ve anlamı, ana-babasının sevgisidir. Bu sevgiyi yitirmemek için gösterdiği çaba sayesinde giderek kendi kendisini yönetmeyi öğrenir. Ama çocu­ğa verilen bir şey yoksa, yitirecek şeyi de yoktur. Kimi çocuk, verilmeyen sevgiyi günün birinde alabileceği umudunu yine de sürdürür, tüm gücüyle kendisini ana-babasına kabul ettirebilmek için çabalar ve kişiliğini geliştiremez. Kiminin ise hiç umudu yoktur. Ana-babanın beklentilerine ve değerlerine karşıt düşen davranışlara başvurarak onları protesto eder ve hiç olmazsa bu yoldan onların ilgisini çekmeye çalışır. Suçu ceza, cezayı da af izler. Çocuk için af, ana-babanın sevgisini yeniden kazanmaktır. Çocuğa verilen ceza sona erdi­ğinde ana-babanın çocuğu yine eskisi gibi sevdiklerini göstermeleri gerekir. Bunu yapamayan ya da çocuğa sürekli olarak eski hatalarını hatırlatan ana-babalar, kendi sevgisizliklerini haklı gösterecek gerekçeler arayan kişilerdir.
Alnından öpmek, alın yazısını öpmek demekmiş. Ne olacağını bilmeden o güzel gözlü için herşeye varım demek. Kendinden vazgeçmek biz olmak. Galiba sevmenin anlamı bu alın yazısından öpmek her anı, iyiliği ve zorluğuna imtihanına onunla olabilmek için talip olmak , günün sonunda onun için razı olabilmek
Yatay olan, hayata daha fazla bağlanmayı sağlar. Yatar vaziyette yere değmek, hayatın nasıl başladığını hatırlamaktır. Günün birinde de bu pozisyonda bitecektir hayat, demek bu bedensel idman ölüm üzerine düşünme temrini için de bir fırsattır. Yerde uzanmak, bir pasiflik idmanıdır ve hep ileri atılan ve her yere uzanışı yenilgi olarak hisseden aktiviteyle tezat oluşturan gerekli tecrübeye aracılık eder. Yere uzanıp serilmenin nasıl dinlendirici olabileceğini, gün be gün yatağımıza yattığımızda ve ara sıra da hasta olduğumuzda deneyimleriz. Şimdi böyle gönüllü olarak uzanarak, hayatta zaten gönülsüzce karşıma çıkacak olan bir duruma aşinalık kazanırım. Sükûnet veren bu pozisyon bana yine yer kazandırır. Evin zemini rahat rahat yeterlidir bunun için. Altımdaki zemin ve içimdeki zemin: Böyle bir çifte zeminlilik, yeni bir hayat anlamı bulmamı sağlar. Yukarıdan aşağıya bakmak yerine aşağıdan yukarıya bakmak, perspektifi temelden değiştirir. İzlenimlerin bolluğu azalır, böylece dünya daha derli toplu bir şekilde görünür olur. Her zaman her adımına dikkat etmeyi gerektiren temkin gayreti, dinlenmeye çekilebilir. Uzanmak, bu nedenle o kadar dengeleyici ve sağaltıcıdır. Uzanan insan yekinip etmez, en azından aniden yapmaz bunu, çünkü teslim olduğu yerçekimi onu öyle kolayca bırakmaz. İnsan dik durup yürüdüğünden farklı birisi olur, hissedilir şekilde daha yumuşak ve uysal. Bu nedenle yatıp uzanmak şefkatli dokunuşlar için tercihe şayan düzlemdir. Ümitler yeniden yaratıcı ve üretken olmaya yönelikse, yere temas etmek bunun için bir başlangıç olur.
Reklam
“Birbirine dolanan hayaller yumağıdır hayatımız kim karar verebilir birbirine dokunan taş ve su hakkında, kimin kimi ayakta tuttuğuna, ve günün aslında kumdan, tuzdan ve ışıktan oluşmadığına? Boşluklan doldurduğumuzda belirecek hayatın anlamı, taşı ve suyu doğru yorumladığımızda, bir yarı öbür yarıyı anlayacak: olgunluk bize yaban meyvesi gibidir; gevşek ağızlarımıza dokunan zehir! Kim sana verdiklerimi, senden aldıklarımı çözebilir? Birbirine dolanan hayaller yumağıdır hayatımız, hayalleri dik tutmak gerekir.”
Sayfa 63 - Metis YayınlarıKitabı okuyor
Günün anlamı olması için gece, konuşmanın anlamı olması için sessizlik, barışın anlamı olması için savaş gereklidir.
Aliya İzzetbegoviç'in Türklere Yazdığı Mektup
"Merhaba efendim, ben Aliya. Aliya İzzetbegoviç. Bosna-Hersek'in cumhurbaşkanıyım. Sizi Devlet-i Aliyye'nin en güzel şehirlerinden birinden, Bosna Sarayı'ndan, sizin daha sık kullandığınız haliyle Saraybosna'dan selamlıyorum. Bu kısacık sohbetimizde, parçası olduğumuz Avrupa'dan, Avrupa'nın ve Batı'nın
Dostoyevski'nin Anna Karenina incelemesi!
Başlangıçta çok beğendim; başımı kaldıramıyordum; ayrıntılarına kadar bayağı hoşlanmıştım; ancak bütününde ilgim azaldı. Bunu bir yerlerde okumuşum gibi gelmişti bana, evet, hâlâ belleklerde tazeliğini koruyan, Kont Tolstoy'un Çocukluk ve Delikanlılık, Savaş ve Barış adlı yapıtlarında da aynı hava vardı. Konusu farklı olmakla birlikte Rus
Sayfa 701 - 702, 703, 704, 705, 706, 707, 708, 709, 710, 711, 712 Yapı Kredi Yayınları
Martin Luther
Luther’in yazılarında en çok kullandığı Kutsal Kitap ayeti, İsa’nın çarmıhtaki, “Allahım, Allahım, beni neden terk ettin?” haykırışıydı (Matta 27:46). Staupitz, birçok kişinin böyle öğretmesine karşın, İsa’nın örnek yaşamının taklit edilemeyeceğini –bunu zaten yapamayız– ama İsa’nın bize sadece Allah’ın bir armağanı olarak verildiğini öğretti. İsa’nın yaşamı, beşikten mezara dek ‘bizim için’ yaşanmıştı. İsa çarmıhtaki acı sözlerini söylediği zaman, orada bizim yerimize asılıydı. Bedeninde bizim günahlarımızın cezasını ve suçluluğunu, Allah’ın öfkesini ve insanların acılarını, vicdanında da Allah’ın kendisini terk etmiş olmasının korkusunu yaşadı. Bunların hepsi bizim için oldu. Bunun anlamı da şudur: En derin umutsuzluk ve en büyük acı içinde olduğumuz zaman bile tek başımıza bırakılmış değiliz, acı çeken Kurtarıcımız yanımızdadır. Bizler Allah tarafından terk edildiğimizi düşünüp korkarken, Mesih’in o yolu bizden önce yürüdüğünü ve bizim için bu acıyı hafiflettiğini unutmayalım! Kendisi her şeyde sınandığı ve elem çektiği için, sınananlara yardım edebilen bir Kurtarıcımız vardır. Kurtarıcımızın bizim için yaptıklarını Luther’den sonra kimse bu denli derin anlamda anlamamıştır. Ne var ki, kendisi karanlık gecenin bitmekte ve parlak bir günün doğmakta olduğunu daha anlayamıyordu.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.