Gerçeklerin sonuçlarına katlanmalısınızdır. Katlanmıyorsanız sadece kendinizi kandırmış olursunuz, zira yaşanmış bir gerçeği değiştirmenin yolu yoktur.
Çekmeceden para çıkardı. Saydı. Ne yapacaksınız parayı? Kefen alacağım. Öyle mi, ölüyor musunuz yoksa? Tabii ki, yoksa siz ölmediğinizi mi sanıyorsunuz?
Yalnızlık kati.
Başka bir şekli yok hayatın, bu işte. Ummak gereksiz bir iyimserlik. Belki de son hayal kırıklığımızı sakladık cebimizde bir yerlere. Yine de o kadar çok hayal kırıklığı var ki bizi bekleyen. Olsun…
Ama insan bazen kafasındaki milyon soruya rağmen cevaplardan korkar ve cahilliği acı bir bilgeliğe tercih ederdi. Hatta bazen değil, genelde böyle olurdu.
Bazen böyle olurdu, hayatını değiştirecek eşikte dikilirdi insan da, kendisini anca otobüs bekliyor sanırdı. Sonra geriye dönüp baktığında, tabii geriye dönüp bakacak kadar aklı varsa, fark ederdi o eşiği.
Olmuyordu tabii öyle. Körkütük aşık olmuşsun, unutunca nasılsa unutmuş olacağım, üzülmeye gerek yok denir mi?
Çekilir de çekilir, kalbin mengenede sıkılır da sıkılır. Canın çıkar. Nereden çıktı şimdi aşk meşk, bu yaştan sonra.
Yorgun değildi, hasta değildi bu sabaha özgü bir rahatsızlığı mevzubahis değildi ama yerinden kıpırdayamıyor, öylece duruyordu. Umudunu mu kaybetmişti. Umut.... Umutlu değildi zaten...