Ben yirmili yaşlarda pek Türkçe müzik dinlemezdim. Ne zaman ki okumaya Amerika'ya gittim, ikinci ay kendimi Türkçe müziğe vurdum; hislene hislene, güfteleri söyleye söyleye dinlemek hem de! "Ya atlar gideriz kral gibi yaşarız oralarda," diyen de var. Vallaha mı? O, o kadar kolay değil kardeşim. Hiç gidip yaşamayan güzel güzel sallıyor ama kökünden kopmak, gurbetçilik çok kolay değil. Esas ben atlar giderim ve kral gibi yaşarım pek çok sebepten; yabancı dil, maddi imkân, şu bu... Ama yapmam. Bir de niye yapayım ki ya? Niye elâlemin ülkesinde oturayım garip gibi. Burası benim! Kim beni evimden atacak, kim kimin huzurunu kaçıracak, ne cesaretle? Olmaz o. Biz bir arada ve huzurlu, güzel hayatlar yaşamak isteyen bir milletiz. Ezici çoğunluk böyle. Avrupa Yakası'nın ilk bölümünde Gazanfer Özcan'ın karakteri der ki, "Su akar, yolunu bulur."
Sayfa 6 - Gamze İyem / KAYBETTİĞİMİZ KAHKAHAMIZIN KURTARICISI: GÜLSE BİRSELKitabı okudu
Gurbetçilik Zor
Bu şarkı artık bir bismillah'dır Bayram için. Önce onu çalacak. Ardından ne gelirse gelsin. Bir Atakan Çelik gelsin mi? Bir Rıza Konyalı gelsin mi? Gelsin. Bedia Akartürk 'e ne buyrulur? Pekâla. Zeki Müren? Elbette. Hele banttaki "Gökyüzünde Yanlız Gezen Yıldızlara" a başladı mı, an Sivrihisar' daki benzin pompasının önünü, ağla. An polatlı'yı ağla. An başkentte sahapsız sapansız dolanıp durduklarını, ağla. An Zernek düzlüğünü, an Dicle kıyısını, an Almanya' nın hele o ilk yılını ve bütün akşamlarını, ağla.
Reklam
Çökelekten kale yaptıkları söylenir Kemahlıların. Öylesine kavruk, nasipsiz. Bir tekne Tandır ekmeği yapar asarlar, sonra soğan, bildiğin yeşil soğan, gelsin çökelek-ayran. Bulgur aşı öğle-akşam. Dağlar çıplak, dereler susuz. Bir tarafından tutamamışlar dünyanın. Kara tiren yetişince Kemah boğazına, gurbetçilik yolu açılıvermiş, yazın köyde, kışın gurbette.
Çökelekten kale yaptıkları söylenir Kemahlıların. Öylesine kavruk, nasipsiz. Bir tekne tandır ekmeği yaparlar asarlar, sonra soğan, bildiğin yeşil soğan, gelsin çökelek-ayran. Bulgur aşı öğle-akşam. Dağlar çıplak, dereler susuz. Bir tarafından tutamamışlar dünyanın. Kara tiren yetişince Kemah boğazına, gurbetçilik yolu açılıvermiş, yazın köyde, kışın gurbette.
Ekmek davası ...
-- ..... bizimki bildiğin gurbetçilik! Toprağın yohsa, ohuman yazman yohsa, bir lokma ekmeğin ardından gidilecek...leylek temsili...
Sayfa 114Kitabı okudu
Gurbetçilik
Büyüdüğüm zaman senin için sadece bir hatıradan ibaret kalacağım. Şunu iyi belle: Yabancı demek, memleketini sırtında taşıyan adam demektir. Bu hal yurtsevenlerin hoşuna gitmez. Onun için yabancı, her yerde gereksiz adamdır. Ama daha beteri de var. Gurbette adam, bazen kendisini sevmiş olanların da hoşuna gitmemeye başlar, işin asıl acı tarafı da burasıdır...
Reklam
Günümüz dünyasında gurbet kavramı yok oldu. Almanya'daki Türk işçilerinin üç saatlik uçak yolculuğuyla istedikleri zaman Türkiye'ye gelebildikleri dünyada artık gurbetçilik de bitti demektir. Gurbetin bittiği yerde gurbet edebiyatı da, özlem edebiyatı da, dolayısıyla gezi edebiyatı da biter. Dünya o denli küçülüyor ki, birbirine en uzak yerler bile komşu kapısı oldu. Bu yakınlık, insanları birbirine daha da çok yabancılaştırdı öte yandan.
Aziz Nesin- Ön söz
Köylülerin dedikleri, dönüp dönüp, aklına geliyor. "Bildiğin gurbetçilik! Toprağın yohsa, ohuman yazman yohsa, bir lokma ekmeğin ardından gidilecek... Leylek temsili..."
Sayfa 115 - Türkiye İş Bankası
Türkü bestelenmez; yakılır. Türkünün yakılması için insanoğlunun yanması gerek. Sen yanmasan; ben yanmasam, o yanmasa, biz yanmasak, nasıl yakılırdı türküler? Seferberlik olmasa, insanlar savaşa sürülmese, Pir Sultanlara darağaçları kurulmasa, Karacaoğlanların gözünü sevdalar bürümese, emekçiler el kapılarında gurbetçilik yapmasa, analar oğullarına, kızlarına yanmasa, nasıl yakılır türküler? Halkın vicdanından yansıyan ve bilincine kazınan olayların tütsüleri insanın genzini yakmasa nasıl yakılır türküler?
Reklam
Gurbetçilik
Çarlık Rusyası zamanında Doğu Karadeniz insanına bu ülkenin kapısı açıktı. Giresun, Trabzon, Sürmene, Of, Rize ve bu çevre erkeği hiçbir engelle karşılaşmadan Rusya’ya gidip gelebiliyor, oralarda kendisine uygun işlerde çalışarak geçimini sağlayabiliyordu. Rusya, bu kıyı insanının geçim için başvurduğu önemli bir saha idi.
Sayfa 12 - 5.Basım Haziran 2003Kitabı okudu
Gurbetçilik
Köylerde çalışarak çaylık kuracak adam buluruz umuduyla cuma namazlarında köy camilerine gidiyorduk. Fakat ne imama ne müezzine ne de cemaate rastlayabiliyorduk. Köylerde yalnızca kadınlar vardı. Onlar yuvalarının ve çocuklarının bekçisi, evlerinin sahibi idi. Gurbetteki erkeğinden, oğlundan veya babasından gelecek parayı bekleyen bu kadınlar, kendilerinin belleyip ektiği ufak çaplı mısır tarlalarından elde edecekleri birkaç yüz kilo mısır, fasulye, kabak ve lahananın üreticisiydiler.
Sayfa 8 - 5.Basım Haziran 2003Kitabı okudu
Gurbetçilik
Ekonomik darlık ve sıkıntı bölge erkeklerini gurbetçi yapmıştı. Zonguldak’ta kömür işçiliği, İstanbul Boğazı’nda balıkçılık, hep bu bölge insanının uğraşı yeri ve ekmek kapısıydı. Bu arada Ankara ve diğer büyük kentlerde inşaat işçiliği ve ustalığı yapan çok kişi, birinci gruptakilerden daha şanslıydılar. Zira, inşaat işlerinde ücretler kömür işçiliği ve balıkçılıktan daha iyiydi.
Sayfa 7 - 5.Basım Haziran 2003Kitabı okudu
Gurbet zalimdir, zor zanaattır gurbetçilik...
Sayfa 219 - YKYKitabı okudu
17 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.