Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Atatürk'ün Türk milletine en büyük vasiyeti bence şu üç kelimede hülasa edilmiştir. Türk, Öğün, Çalış, Güven. Bu sözleri Ankara'daki Güvenlik anıtı için yazdırırken yanında bulunmuş ve izahlarını dinlemiştim. O, diyordu ki: "Türklük esastır. Bu mevcudiyeti tarih içinde araştırmak, müselsel bir tarih zinciri içinde tespit edilecek. Türk medeniyeti ile övünmek yerinde olur. Fakat bu övünmeye layık olmak için, bugün çalışmak lazımdır. Her sahada, bilhassa medeniyet âlemine eser vermek için çalışkan olmayı hedef tutmalıdır: Medeniyet dediği zaman da Atatürk'ün izahları şöyledir: "Devlet hayatında ekonomik gelişmelerde, fikri hayatta her ferdin başaracağı işler, milli kültürün inkişafına hizmet eder. Devlet ve hükümet teşkilatı, ekonomik müesseseler bu çalışmalarla düzenlenebilir. Fakat asıl fikri hayat, bir kavmi medeni millet yapan unsurlarla doludur. Mesela, içtimai ve manevi unsurların bütün şubelerinde yetişenler ve nihayet güzel sanatları besleyen edebiyat, mimari, heykeltıraşlık, resim ve musikinin, tekamül safhalarında çalışarak yer alacak fetlerden müteşekkil millet topluluğu, medeni vasfını kazanabilir. Bu hål ise ancak ve ancak çalışmak ile mümkündür." İşte Atatürk, böyle çalışkan bir milletin, geleceğe güvenebileceğine inanmıştır. Tarihiyle övünebilen, çalışmasına dayanabilen milletler istikbaline güvenle bakmakta elbette haklı olacaklardır.
Sayfa 177Kitabı okudu
Umut dalıp gitti bir yerlere...
Öğle vaktini birkaç saat geçmişti. Özgür, meydandaki tramvay durağının karşısındaki dükkânlardan birine girip iki paket sigara alıp Huzur Park’a geri döndüğünde Umut’u çadırın başucunda çimlerde oturmuş derin düşünceli bir halde buldu. “Daha önce görülmemiş bir güzellik Demokrasi Meydanı, Cumhuriyet Anıtı, Güven, Barış, Kültür ve Özgürlük Caddelerini kuşatmıştı. Sanki harika genç bir kadının tüm güzelliğinin ışıltısı her yeri kaplamıştı. Beyaz tenli masum yüzündeki hüzünlü bakışlarının ardına gizlenmiş tatlı gülümsemesi belirirken her bir sokağı selamlıyordu. Dalgalı kızıl saçları da tüm Huzur Park’ı sarmıştı. Hele parıldayan o koyu yeşil parlak gözleri çok güzeldi ama ince zarif kaşlarında başka bir güzellik vardı. Öyle bir büyünün içinde kayboluyordu ki insan hangisinin daha güzel olduğunu ayırt edemiyordu. Ancak bu kayıp, korkunç biber gazının içinde kaybolması gibi bir şey değildi. Her bir insanın hayallerinde düşlediği o şeyin güzelliği içinde keşfedilmemiş âlemlerde kaybolması gibiydi. O güzelliğe vardığınız an sizi bekleyen o şeyin özgürlük oldu-ğunu anlarsınız. Ancak daha önce bilmediğiniz, kavrayamadığınız o şeyle karşılaştığında ne yapacağınızı bilemezsiniz. O şeyi anladığınızı sandığın an düşten uyanır ve kendi gerçekliğinizle baş başa kalmanız uzun sürmez.” Umut, bu derin düşüncelere dalmışken arkadaşının sesiyle kendine geldi.
Sayfa 165 - Altıncı bölüm - Devrinin birinci günü...
Reklam
Avusturyalı Mimar
Aklında ve çantasındaki pek çok çizimle Türkiye’ye yerleşen Avusturyalı mimar Prof. Clemens Holzmeister (1886-1983), TBMM’nin üçüncü binasının yanı sıra Çankaya Köşkü, Güven Park Anıtı, Genelkurmay Başkanlığı, İçişleri, Millî Savunma, Bayındırlık ve İskân bakanlıkları, Yargıtay binası, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, Ankara Harp Okulu, Ankara Orduevi, Avusturya Büyükelçiliği, Ticaret Bakanlığı (eski binası) gibi devletin temel kurumlarının mekânı olan yapıların da mimari yaratıcısı oldu.
Güven Anıtı
Ankara'da bakanlıkların yer aldığı yeni yerleşim yerindeki parkta açılan ve jandarmayla polisin savaşta ve barıştaki başarılarını yansıtan "Güven Anıtı" da uluslararası değerde bir yapıttır. Anıtın yontusu AvusturyalI sanatçı Anton Hanak'a, mimari tasarımı ise, günümüzde Viyana Plastik Sanatlar Akademisi'nin rektörü olarak görev yapan Profesör Clemens Holzmeister'e aittir. Dev boyutta iki alegorik figürün, polisin türlü etkinliklerinin yanı sıra, maddi manevi kültür değerlerini ve barışın erdemini simgeleyen rölyeflerle tamamlandığı bu yapıt izleyenlerde güçlü bir etki yaratmaktadır.
Sayfa 148 - 1.Basım Eylül 2010 - Çev.: S.Eriş ÜlgerKitabı okudu