Bana göre kitap aforizma olarak yazılmış. Minik cümleler derin anlamlar... Ayriyeten sonunu okuduğum zaman bana "bir idam mahkumnun son günü" nü hatırlattı. Güzel bir kitap ama ben buna benzeyen "intihar dükkanı" kitabını daha çok sevdim. Yazarlar,coğrafi konum, zamanlar vb. bahsettiğim kitaplar birbirinden çok bağımsız ama okuyunca üçü de neredeyse aynı hissettiren kitaplardı. İncelemelerini de okuyup, izleyeceğim. Bazen bazı kitapların incelemesi kitaptan daha çok şey çıkarmamız için altın değerinde olabiliyor çünkü. Kitabı ve yazılan karakteri sevdim. Zeki, kendine karşı zıt ( kendi içinde aykırı ama dışarıdan çok sempatik ) ama abartıldığı kadar da bulmadım. Kısa ve güzel bir hikayeydi.
Büyük hayatı olduğu halde başarılı olmayan insanlar olduğu gibi, küçük hayatlarında çok başarılı işler yapan insanlar da vardır.
Erzincan'da 20 çalışanıyla yılda 20 bin dolar kâr eden bir şirket başarılıdır ama ulusal ölçekte bakıldığında büyük değildir. İstanbul'daki 2.000 çalışanı olan ama 20 milyon dolar zarar eden bir şirket büyüktür ama başarılı değildir.
Başarının büyüklüğü de önemli bir noktadır. Başarının büyüklüğü baz alınan ölçeğe göre değişir. Türkiye içinde birinci ligde en büyük olanlar, dünyanın ikinci liginde yer alabilirler. Ebatlarına göre küçük boy başarı, orta boy başarı ve büyük boy başarı vardır.
Tüm insanlık için tüm zamanlarda geçerli olabilecek bireysel bir başarı tanımı Amerikalı yazar Emerson'a aittir:
"Başarı, çok ve sık gülmek; çocukların sevgisini ve akıllı insanların saygısını kazanmak; içtenlikli eleştirilerin kıymetini anlamak ve kötü arkadaşların yoldan çıkarma girişimlerine dayanabilmek; güzeli anlamak; başkalarında en iyiyi bulmak; sağlıklı bir çocukla, güzel bir bahçe ya da saygın bir sosyal durumla biraz daha iyi bir dünya bırakabilmek; hatta bir tek kişi bile olsa, binlerinin siz yaşadığınız için daha rahat nefes aldığını bilmektir."
Efsuncu Baba harikaydı. Bir kitap düşünün ki, okurken film havasına sokup, sizi o döneme götürsün, zekice ve gayet esprili bir dilde olsun. Tebessümden bahsetmiyorum bazı yerlerde kahkaha attıran cinsten. Daha ne istenir ki.
Okuduğum kaçıncı kitabı bilmiyorum ama bildiğim şey şu ki, ben bir Hüseyin Rahmi hayranıyım. Okumalarımda dönüp dolaşıp ona çıkıyor yolum. Aslında arka arkaya tüm eserleri bitirebilirim fakat kendime hakim oluyorum. Ara ara okumaya çalışıp zamana yayıyorum. Hepsini tüketirsem boşluğa düşerim. Kitaplığımda hala okunmamış, beni bekleyen eserleri olduğunu bilmek çok güzel...
-
Menekşe, bir hayalkırıklığı oldu benim için. Bir kitabı yarıda bırakma âdetim olsaydı eğer çoktan okumayı bırakırdım. Yine de kitapların hatırını gözettim. İçerik olarak o kadar bayağı ki bilemedim. Acaba bu öyküyü sevebilen birisi var mıdır?
Şu ana karakter beni aşırı sinirlendirdi. Evli ve bir kız çocuğu babası olan Bülent bey bir yazar. Kitapta kendisinin birçok edebi açıklamalarını okuyoruz. Bu sözde koca müsveddesi, hem eşini aynı anda birden çok kişiyle aldatıyor hem de eşine karşı bir vefa ve sadakat beslediğini söylüyor. Yahu bu delinin zoru ne? Ya boşan ya aldatma ey rezil herif!
Beyimiz kendisini kimseciklere yakıştıramıyor ama bir bakıyoruz ki yolda tesadüf ettiği her kadınla, düşüncesinde eşini aldatıyor. Şıpsevdi!
Ay bir de bu yaptıklarına aşk kılıfı giydirmiyor mu tam rezalet. Bir karakter ancak bu kadar sevilmezdi benim tarafımdan.
Ay hiç sevemedim, hiç. Kimseler de okumasın bir şey kaybedilmez.
Gözlerim görmez, kulaklarım duymaz, ağzım laf yapmazken nereden hak ettim seni
Bazı şeyleri birden hak ediyorsunuz, hiçbir şeyi hak edememiş, kanırtmış biri olarak hak etmeyi sindirmeye çalışıyorum
Hiçbir zaman bir yerdeki en güzel kadın olamamış biri olarak, bu yerdeki en güzel kadın oldum
Bunu oldurduğun ve oldurmaya çalıştığın diğer her şey için teşekkür de edemiyorum, sana teşekkür edilmez sana bakılır
Sana yettirilmez, sen zaten istemezsin biz istemeyerek kavuşuruz
Dünya kadar eksiğim vardır sen onları görmezsin, ellerimi görürsün, oldurmaya çalışıyorlardır sana yeterdir olmasa da olurdur
Onu unutursun bunu unutursun en önemli her şeyi unutmaman gerekirken bazen unutursun ama insansındır, kavgan vardır
Kavganı ve beni, beni kavgana dahil ettiğini unutmazsın
Çiçeklerin arasından geçerken çiçekleri görürsün, benim gördüğümü bilirsin
"Ellerimi tutuşunla bitecek tüm dertlerim" hayır bitmeyeceğini bilirsin ama tutarsın
Sonra inanır mısın bilmem ama biter
İnanırsın biliyorum çünkü sen inanmanın en saf halisin
Elimden alınan şeyleri avcuma bırakırsın, ne güzel bıraktın diyeyim diye değil sadece bırakırsın
Elimden alınanlar elimden alınmamış olur, sen beni hazine sanarsın bomboşumdur, doldurursun ben doluydum sanarsın
Bir elin verdiğini diğer elin bilmez, bu ne ayettir ne bir şey, bunu sen hiçbir yerden öğrenmemişsindir
Psikolojik irade
Çok başarılı bir kitap olarak karşıma çıktı. Kurgusu anlatışı ve betimlemeleri o kadar muazzam ki. Hikaye içinde yaşadım. Kitabın kısa olması ama bir film tadında daha fazla uzatilabilmesi mümkün. Psikolojik iradenin en güzel anlatım ve örneklendirilmesi yer almaktadır. Hiçlik ,yalnızlik ve çaresizlik içerisine giren kişinin kendini bilmesi. Kaybolmamak için vermiş olduğu mücadele. Benliğini yaşatması muazzam anlatılmış.
SatrançStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2020236,1bin okunma
Oncelikle sanirim simdiye kadar okudugum kitaplar arasinda bitirdigimde ne dusunmem gerektigini en cok bilemedigim bir kitapti. Bazi cumleleri sanki ici bos motivasyon videolarindan firlamis gibi bazi cumleleri cok dolu cerceveletip asmalik. Kitap oshonun ve farkli yazarların kitaplarindan altintilarla olusturulmus ek olarak da yayima hazirlayan kisinin dusunceleriyle suslenmis bir kitap. Kisisel gelisim kitaplarina karsi onyargiliyim aslinda bunun da oyle bir kitap oldugunu bilmeden baslamistim. Digerlerinden farkli mi bilemem ama oz ve akici anlatilmis soylenmek istenen her sey. Fikirler ise basit anlasilir olaylarla baglanti kurularak somutlastirilmis. Guzel bir kitapti aslinda ama niyeyse icimde garip soru isaretleri uyandirdi. okumanizi tavsiye ederim.
Sorunumuzun hiçbir çözümü olmadığına inanmaya izin verirsek, korku devreye girecektir. "Mümkün değil, bu sorunu çözmenin bir yolu yok" dediğimizi ya da başkalarının dediğini çok duymuşuzdur. Sırf o yolu bilmiyoruz diye gerçekten bir yol olmadığı anlamı çıkmaz.
İsa, "Yol...Ben'im" dedi (Yuhanna 14:6).
Yeşaya,
Kurt yavruları gibi kadınların da benzer bir erginlenmeye ihtiyaçları vardır - içsel ve dışsal dünyaların her zaman gamsız tasasız yerler olmadıklarını öğreten bir erginlenmeye. Birçok kadının, bir anne kurdun yok ediciler konusunda yavrularına verdiği eğitim kadar bile temel eğitimi yoktur. Anne kurt şöyle der: Tehditkarsa ve senden büyükse, kaç; daha zayıfsa, bak ne istiyor; hastaysa, yalnız bırak; dikenleri, zehri, sivri dişleri ya da keskin pençeleri varsa, geri dön ve ters yöne git; güzel kokuyor, ama metal çenelerle sarılıysa, onunla birlikte yürü.
....
Gelin Birazda Düşünelim: KÖLELİK
Kölelik en genel tanımıyla, bir başka insanın “metası” olmaktır.
Yani kişisel bir özgürlük ya da söz hakkı sadece sahibi tarafından belirlenmesi ve insandan ziyade “makine” olma durumudur.
Dünyada uzun yıllar boyunca çeşitli şekillerde uygulanmıştır.
İlk olarak yaklaşık 11.000 yıl önce ortaya çıkmıştır.
Otto Rank, bir insanın başına gelebilecek en büyük travmanın doğmak olduğunu söyler. İşkenceleri, tecavüzleri bilen insanlar olarak bunun abartılı bir yorum olduğunu söyleyebiliriz elbette ama çok haksız da sayılmaz Rank. 9 ay boyunca mutlak bir güven ve emniyet duygusuyla yaşadığımız, beslenmeyle ilgili en ufak bir sıkıntımızın olmadığı sıcacık