O gün hayatımın tamamı ile değiştiği gündü. Babam ile aramızdaki bağı en baştan inşa etmeye başlamıştım. Uyumak üzereyken ise Nisan'dan aldığım güzel mesaj içimdeki huzuru tamama erdirmişti.
"Kumru Kuş'um. Uraz bizi durumlardan haberdar etti. Baban onunla yaşamanı istemiş ama sen her zaman bil ki burası
sonsuza kadar senin de evin olacak. Evini bulamamayı en iyi bilenlerdenim. Dört duvar arasında sevilmemeyi de en iyi
bilenlerdenim. Ama emin ol, burası her zaman senin de evin olacak ve burada, bu dört duvarın arasında hep sevileceksin. :) Öpüyorum güzeller güzelim. Herkes sana
bol bol sevgisini gönderiyor. Özellikle Uraz :) Biraz da morali bozuk, haberin olsun! Sanırım sen gittiğin için... Ne zaman istersen yaz ve ara! Görüşürüz! Seni seviyoruz!"
Birinci Ağıt
Kim duyar, ses etsem, beni melekler katından? Onlardan biri beni ansızın bassa bile bağrına, yiterim onun daha güçlü varlığında ben. Güzellik güç dayandığımız Ürkü'nün başlangıcından özge nedir ki; ona bizim böylesine tapınmamız, sessizce hor görüp bizi yok etmediğinden. Her melek ürkünçtür. Kendimi tutar bu yüzden, yutkunurum.
wattpad.com/story/340223947...
Fakirdik, cepleri paralarla taşan ama insanlığı, söküldüğü yerden eksilen birer çulsuzun tekiydik.
-Fredric
Her şey o gün can yoldaşım Raun ile benim ortaya bir fikir atmamızla başladı. Daha
KAN PORTAKALI
Doktor konuşuyor. İlk tümcelerden sonrasını duymuyorum artık. Adamın dudaklarına odaklanmış gözlerim, annemin korku bulamacı bir renge boyanmış yüzüneyse hiç bakamıyorum.
“Akciğerin sol lobunda portakal büyüklüğünde kitle...”
Portakal büyüklüğünde... Kan portakalı mı? Portakal bahçelerindeki tüm portakallardan nefret ediyorum o
Sonra dersin ki
Neden bu kadar çok sigara içersin?
İçerim işte
Ben yazmayı pek bilmem dünya güzelim
Sadece geceler ışığı kovalarken
Gelir aklıma birkaç kelime
Şafak söker ben hala oturduğum yerde sayıklarım o şarkıyı
Bazı bazı dem tutar kirpiklerim
Dans eder damlalarla
Bir türkünün ezgisi gibi temizlenir gözbebeklerim
Garip gelir akşamlara kadar
Mahalle Mektebi uzak… Kış, soğuk, kar…
Paltom yok…
Üşüyorum, ellerim donuyor.
Annem haki renkli kalın bezden bir çanta dikti bana.
Kitabımı, defterimi çantama koyuyorum.
Soğukta elim üşüdüğünden çantayı tutamazdım, kolumun altına
sıkıştırırdım; soğuktan korunmak için elimi de çantanın altına alırdım.
Okul dönüşü eve gelince ellerim sızım sızım
Söyle bakalım, en çok kimi seversin, seni esrarengiz adam:
Anneni mi, babani mı, kardeşlerine mi?
Ne annem var benim, ne babam, ne de kardeşlerim.
Peki ya arkadaşların?
O sözcüğü hayatımda duymadım.
Peki ya ülken?
Orası neresidir? Bilmem.
Ya güzellik?
Onu bütün kalbimle severdim,
bir tanrıça olsaydı, ölümsüz olsaydı.
Para?
Sen tanrıdan nasıl nefret edersen
ben de paradan öyle nefret ederim.
Peki öyleyse sen neyi seversin, seni yapayalnız yabancı?
Bulutları severim… geçip giden bulutları… orada işte…
oradan geçip giden… o güzelim bulutları!