30 Ekim 1938 günü saat 20'de New York'taki bir radyo istasyonu Merihlilerin dünyayı işgal etmeye başladıklarını haber verir. Halk büyük bir telaşa kapılır. İnsanlar kiliselere koşar, polis telefonları kilitlenir; dağlara kaçanlar, intihara kalkışanlar, çocuk düşüren kadınlar olur. Çok geçmeden haber yalanlanır. Ama ortalığın durulması için 24 saat geçmesi gerekir. Amerika'yı ayağa kaldıran haber, aslında H. G. Welles'in "Dünyalar Savaşı" adlı kitabından uyarlanan bir radyo oyununda geçmektedir. Oyundan önce "radyo tiyatrosu" anonsu yapılmış olmasına karşın, dinleyenler haberi gerçek sanmış, büyük bir kargaşa yaşanmıştır. Radyd programını hazırlayan ise bu yayınla Hollywood'un dikkatini çekerek sinemaya adım atacak olan Orson Welles'tir.
Hucurat/13
13. Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışmanız için sizi milletler ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki Allah yanında en değerli ve en üstün olanınız, O’ndan en çok korkanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir, haberi olandır.
Reklam
Savaşa sürükleniyoruz; Başbakan’ın, Bahriye Bakanı’nın, içişleri Bakanı’nın olaydan haberi yok. Enver Paşa ile Amiral Souchon anlaşmışlar. Almanya emir vermiş...
“Niçin bu otelde kalıyorsun?”
“Çünkü korkuyorum... Tutuklanmaktan, işkence görmekten, öldürülmekten korkuyorum. Başıma bir iş gelirse birileri görsün, milletin haberi olsun istiyorum... Evet, hiç öyle bakma yüzüme, hakikaten korkuyorum... İzmir Suikastı’nda suçluların yanında masumlar da asıldı. Zavallı Cavit Bey! Ne alakası vardı o suikastla adamcağızın... Eğer İsmet Paşa’nın
Ayla Kutlu: Fısıltı gazetesi, tabii ki çocuklardan bazılarının öl-d üğünü söylüyordu. Ankara'da gençlerle polisin b oğaz boğaza savaş­tıklarını söylüyordu. Abartma gitgide g enişliyor, y ayılıyordu. Anla-t ılanların yüzde 5-J0'u d oğruysa, yüzde 9 0'ı da üretiliyordu. Ancakfısıltı gazetesinin asıl önemli etkisi öyle hemen aynı gün ya da birgün sonra değildi. Türkiye'de 27 Mayısa kadar geçen bir a ylık sürede inanılmaz iddialar ortaya a tılmaya b aşlandı. Artık biz bile "Çocuk-l arı kıyma makinesinde kıymışlar da, ş u kadar k işi öldürmüşler, ş u kadar k işiyi öldürdükten sonra soğuk hava d epolarına tıkmışlar, bil-mem kimleri üst üste yığmışlar, gövde parçalarını b uzdolaplarında s aklıyorlarmış: a klınıza ne gelirse... Taşradaydık. Bize haberleri ya-lanlamak düştü. İnanmıyorlardı: "Sizin haberiniz nereden olsun• de-niyordu. İ skenderun'a gittiğim için 555 K'dan haberimiz o lmadı. Be-nim 555 K'dan yani "5 Mayıs günü saat 5'te K ızılay'da"dan çok daha sonra, yani 27 M ayıstan sonra fakülteye döndüğümüzde haberim oldu. Haberim olsa daha sevinirdim ama yoktu ne y azık ki. Sanırım Anadolu'da da kimsenin haberi o lmadı. Gazeteler beyaz sansürlen-m iş bölümlerle ç ıktı. Haber sansür edildikçe kaynak tükeniyor, abart-ma b aşlıyordu. Gazete d ışında y alnız radyo var o tarihlerde. Radyo 375 zaten hükümetin b orazanı. Rezil bir durumda haber dinlemek bile o lanaksız. Yorumlar, küfür... Vatan cephesini gitgide g üçlenmiş gibi göstermeye b aşladılar. Bütün b unların faydası olmadı.
Sayfa 378 - Bilgi yayınevi Ocak 2007Kitabı okudu
....var gücüyle kaşıma elindeki peçeteyi bastırınca, yüzüm acıyla buruştu. Oysaki Hevybanû dokunana kadar ıslaklık harici bir şey hissetmiyordum. Kaşıma daha çok baskı uygulayıp, acıyla inlememi sağlarken; "Canın yanıyor çünkü insansın!" deyip, sinirli bir nefes verdi. "Canın yanınca, canım yanıyor çünkü sana âşığım!" Usulca yüzünü yüzüme doğru eğip, kaşlarını havalandırdı. "Bir bir daha iki, Alp Aslan!" diyerek başını iki yana olumsuz manada salladı. "Sana "Seni kaybetmekten korkuyorum," demeyeceğim çünkü biliyorum ki ben seni kaybetmem!" Çatılan kaşlarına usulca gülümsedim. Kafama kazır gibi konuşması, yüreğimde nasıl ılık meltemler estiriyordu, haberi yoktu. "Bedenin toprağa karışsa bile ruhun benimle kalır!" dedi .
Sayfa 313 - DokuzyayinlariKitabı okuyor
Reklam
1,000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.