İşte mesut ümitlerle çocukluğunu geçirdiği İstanbul, harap surları arkasında muazzam kubbeleri, ince, zarif minareleriyle büyük bir servet ve ikbalden düşmüş sefih, güzel bir kadın gibi suskun ve üzgün duruyordu. Taraf taraf yangın yerlerinin sunduğu harabelikler zavallı, güzel bir kadının eski elbisesinde açılmış yırtıklar kadar acıklıydı. Ah, yarabbi!.. Bu dört beş sene içinde İstanbul ne kadar çok yanmıştı. Onun hiç haberi yoktu.