Bir gün bir kırılma yaşadım. O günden sonra freni patlamış araba gibi yokuş aşağı savruldum. İndim indim indim... Profesyonel destek aldıktan sonra nefes almaya başladım ancak bitmedi. Daha çok çaba versem de dibe doğru inmekten kurtulamadım. Fark şuydu ki nelerin olduğunu artık anlıyordum. Çok bunaldığım bir gün sevgili Mervem: "30 küsur yılı son iki yıldır yoluna koymaya çalışıyorsun, elbette her şey hemen yoluna girmeyecek. Üstelik artık daha bilgesin." dedi. Doğru. Acı; bilgeliği getirdi, getiriyor, getirecek. Dün, bir öğrencim "Hocam sizi henüz çok kısa tanıyorum, ancak çok seviyorum." dedi, ışıl ışıl. Biraz da utanarak. Duygusunu net, samimi ifade eden genç bir beyefendi. Ben de seni çok seviyorum, dedim. Daha bilge bir Ayseldim, biliyordum. Nerede olmamam gerektiğini canım yansa da biliyordum artık. Üzülerek söylüyorum ki ilgiye, her türlü imkâna boğulmuş ama duygularını yaşamaktan haberi olmayan gençlerden - ki bunun en büyük sorumlusu yetişkinler - orta halli imkânlarla okumaya çalışan ama farkındalığı olan gençlere. Ve o ân uzun yıllardan sonra içimden geçen cümle şuydu: "Huzurla çalışmak diye bir şey varmış."