Home
Search
What to Read?
Sign In
Sign Up
Shopping
Explore
Books
Authors
Readers
1000Kitap Android ApplicationFREE – Download from Google Play
1000Kitap iOS ApplicationFREE – Get it from App Store
©2024 · 1000Kitap Web Application · 2.37.24
Yakmalı mıyım yoksa kütüphanemde dursa sorun olmaz mı?
Bu kitabı okumak için gerçekten uğraştım. O kadar isim olmasına rağmen sırf anlayayım diye hafıza sarayına kadar kullandım. Ama gerçekten bu kadar emeğe değmez bu kitap. Sarf ettiğim her emek daha da sıkılmama yol açıyor. Bu eleştiri aşırı öznel olacak biliyorum ama bu kitap gerçekten ergenliğin ortasındaki kızların dedikodu konusu ya da direkt dedikodusu. Bu kitabı okumak yerine fakir sokaklarda yün döven kadınların yanında oturup çekirdeğinizle beraber birkaç saat geçirin. Bu kitaptaki deneyimle aynı. Kim olduğunu bilmediğimiz isimler, hiçbir anlam ifade etmeyen olaylar, samimiyetten uzak bir konuşma biçimi. Sanki herkes her an birbirinin arkasından gıybet yapacakmış gibi bir hava. Bu kitap tam anlamıyla bu. Romantizm sevmediğim için ya da anca görece daha ağır, felsefi kitaplardan zevk aldığım için özür dilerim ama bu kitap gerçekten sevgiden biraz olsun nasibinizi aldıysanız zaman kaybından ibaret. Bir arkadaşımın tabiriyle tam sandviçini alıp piknik yapmaya giden hanım hanımcık, bir o kadar saf kızların okuyacağı türden bir kitap. Ve ben bu tabirlerin hiçbirine ne uyuyorum ne uymak istiyorum. Benim de yılışık, sevgiden mayışmış olduğum anlar oldu onlar gibi ama asla bununla memnun olmadım. Benim kültürsüzlüğümdü en başında, muhtemelen kime sorsam zaten benim seveceğim türden bir kitap olmadığını söylerdi. Onu bırakırsak bile ismi yüzünden ağır bir kitap olmasıyla yargılayıp sunuşunu ya da kapağın arkadasındaki anlatımı okumadan almak gibi bir pervasızlık yapmasaydım bu kitaba karşı böyle bir yazı yazma gereği bile duymazdım.
Uzun zamandır merak ettiğim tonla kitabını buraya eklediğim yazar nasıl bu derece ultra patlar şok oldum . Benim yarım bıraktığım kitap aşırı nadir olur bakın aşırı ama bu çok fena canımı sıktı . Neresinden tutsan elinde kalan bir saçmalık kitap .Konudan kısaca bahsedicem anlayacaksınız zaten olayı :P
Rue 5 yaşından beri bir evin en tepe katında esir tutuluyor 18 yaşında günümüzde . Ailesi kızı oraya kapamış efendim yemekleri ihtiyaçları bile bir bölmeden verilmiş .Haftada bir film izliyormuş sebebine gelince efendim babası kızın bunda fotografik hafıza olduğunu anlamış korkmuş gördükleri kafasında kalır diye aşaslkkakaka.
Baba kız 18 yaşında ya bunu büyük mafya babalarından birine satacak resmen . Nick bilmem kaç nesildir ailesi çok güçlü bir mafya babası kızın resmini görünce kitleniyor .
Gidip kızı kuleden kurtarıyor kendine alıyor anne baba zaten bitiyor o noktada . Şimdi aslında konu klasik konular gibi kızın kitlenme sebebi aşırı embesilce olsa bile . Fakat daha kızı kurtardıkları gibi Nick abinin kızı arabada kucağına oturtup kıza kabarması aşırı canımı sıktı . Kızın bunun pantolunun fermuarını her saniye açması falan lan durun bu kız travmalı normal değil bu nasıl bir kepazelik . Üç gün dur kıstı hayatında kadın görmedin dağdan geldin sanki bu ne rezillik . O noktada bıraktım yani sebep ve sonuçlar absürd ve itici geldi bana .
·
Not rated
Salyangoz kolonisinden, yavaşlıklarının sebebini bilmek isteyen genç ve meraklı bir salyangoz, bir adının olmamasına içerler, bunu haksızlık sayar ve gruptan ayrılır. Yolculuğu boyunca gözlemler, keşfeder ve kendini tanır. Dışlanır, üzülür, sorgular, yavaşlığıyla dalga geçilir ama o yılmadan kararlılıkla ilerler.
Yan karakterlerden kaplumbağa Hafıza ve baykuş ile arkadaşlığın ve yardımlaşmanın önemine dikkat çekilmiş.
Bu macera öyküsünün akıcı, yalın bir dili var. İç konuşmalara yer verilmiş. Kitap samimi bir anlatımla tutarlı şekilde sonlandırılmış. Çizimler ve metin uyumlu. Yazarın, torunları için yazdığı bu eseri beğendim. Okunmasını tavsiye ederim. Baskı kaynaklı olması muhtemel birkaç yazım hatası dışında herhangi bir hataya tesadüf etmedim.
Yazarın daha önce iki kitabını okumuştum. Bal Bela ve Yaz Gecesi. Bu kitap aslında diğer iki kitabın karakter devamı niteliğinde. Bal bela da tanıdık Tolga ve Meyra’yı ( Meyra’dan elektrik alamamıştım zaten. Bu kitapta da iyice sinir krizlerine soktu bizi sağolsun )
Ve hikayelerini okumak beni çok mutlu etti. Tolga #balbela da yan karakter
Şuana kadar seride okumaktan en zevk almadığım kitap ve karakterlerdi maalesef. Yüzde doksan beşi smuttan oluşuyor. Kitap adamın kadının orasına parmağını soktuğu ve bunun üzerine tartışmalarıyla geçti Önceki kitaplar gibi azıcık da olsa mafyatik olayları okumak isterdim ama smuttan asla sıra gelmedi. İki puan vermek istedim ama ne olursa olsun bu seriyi seviyorum o yüzden çok yerin dibine sokmak istemedim dkdkdkd Luca hafıza kaybı yaşadı ve bunu hazmetme süresi iki saniye bile sürmedi şaka mı kdkddkd Kadında önceki halinden daha iyi olduğu için hafızasının yerine gelmesini istememeye başladı hatta adamın öyle bişey dememesine rağmen birbirimize aşığız yalanını attı ortaya. Luca zaten aşıkmışım ben böyle devam edeyim diye takıldı bundan sonra. Zaten çok hızlı kitaplar bir de böyle duygudan yoksun olunca zevk vermiyor ya. Bu öncekilerden çok daha duygusuzdu :( Tadım kaçtı ben bu seriyi seviyorum ya. Umarım devamında toparlarız diyorum.
3/5
Bir profesör, öğrencilerinden bir deney için Ruh Kırıcı'nın transkriptlerini incelemelerini ister. Ruh Kırıcı, kurbanlarını katatonik hale getiren ve onları zihinlerine hapseden biridir. Ruh Kırıcı'nın kurbanları ile ilgili bulguları okumaya başlar öğrenciler ve bizde olayı öğrenmeye başlarız.
Yaklaşık üç ay sonra özel Teufelsberg Kliniği'nin önünde, karda hafıza kaybı yaşayan bir adam bulunur ve kliniktekiler ona Caspar adını verirler. Tıpta, tamamen hafıza kaybetme durumu çok sık karşılaşılan bir durum olmadığından, bu klinik Casper'ın tedavi etmeye izin verir. İsmini bile hatırlamayan Caspar, noelden bir kaç gün önce kar fırtınası nedeniyle klinikte çalışanlar ve diğer hastalarla birlikte mahsur kalır ve yaşanan olaylar hiçte iyiye gitmez. Zaman geçtikçe tahmin yürütmeniz son derece zor olacak ve ortaya tam anlamıyla 'kilitli' bir gizem ortaya çıkacak.
Okurken başta kitap karışık gelse de sona doğru çok akıcı bir hale geldi. Ve sonu benim için tam bir sürprizdi. En başından beri Ruh Kırıcı'nın kim olduğunu asla tahmin edemedim. Oysa ki yazarın bir ipucu ile bunu bizlere söylemesine rağmen :)
Kolombiya’da doğmuş daha sonra zorunlu nedenlerle Meksika’ya göçmüştü. En büyük eseri olan “Yüzyıllık Yalnızlık” Meksika’da yazılmıştı. Nobel Edebiyat Ödülü yazar ölünce külleri üzerinde küçük bir kriz yaşandı. Çözüm küllerin yarısı Kolombiya’da kalan yarısıda Meksika’da kalacak şekilde çözüldü.
Son zamanlarında hafıza sorunları yaşıyordu. “Ağustosta Görüşürüz” sağlık sorunları yaşadığı bu dönemin ürünüydü. Vasiyet etti bu eser basılmasın diye. Ama ihanete uğradı. Üstelik bu ilk ihanete uğraması ilk de değildi. Çocukları Ağustosta Görüşürüz’ün önsözüne gerekçelerini yazdılar. Ama kusura bakmasınlar inandırıcı değiller.
Gabriel García Márquez’in neredeyse tüm kitaplarını daha önce okudum. Ancak Ağustosta Görüşürüz’ü bitirdiğimde keşke basılmasaydı diye düşündüm. Büyük yazarın vasiyetine keşke uyulsaydı.
Roman 74 sayfadan oluşuyor. Yarım kalmışlık hissi uyandırıyor insanda. Belli ki yazarın sağlığı tamamlamaya elvermemiş. Anlatımda kopukluklar var. Konu basit, edebi dil zayıf. Belki de usta yazar bunu bildiği, sezdiği için böyle bir vasiyette bulunmuştu.
Metin boyunca kitabın kahramanı Rayber’e otopsi yapıyoruz; kimliğine/kim olduğuna, kim ve ne oluşuna, yaşanılanlara, Rayber’in hafızasına ve en önemlisi tarihe otopsi. Ömer Türkeş’in aksine yakın tarih travması demeyeceğim yakın tarih katliamı diyeceğim. Katliam öyle çok uzaklarda da değil yanı başımızda; Diyarbakır Sur’da. Üstü resmi açıklamalarla örtülen hakikatleri eşeliyoruz satırlar boyunca. Ama elde ettiğimiz şeye hakikat diyemiyoruz çünkü kahramanımızın bilinci muğlak ve hafızası bize güven vermiyor. Hakikat bulamadığımız metinde acı buluyoruz çünkü acının tespiti kolay, acı hissi bilincin tastamamlığının ötesinde bir his. Rayber bize sürekli soru soruyor; esasen kendi üzerinden bize soruyor sorularını. Rayber’in soruları cevap bulmak için değil, yitirdiği yerini daha da bulanıklaştıran/tespiti zorlaştıran sorular. Aksak bir zihnin yalpalamaları eşliğinde yer bulmaya çalışıyoruz; acı ve katliamın yerini. Ve buluyoruz; onca müphem ve muğlaklığa rağmen Ayhan Geçgin bize nokta atışı bir beceri ile yer gösteriyor. Hafıza kaybına paralel bir mekansal/insanlık/hukuksal yıkım. Çok büyük bir eser. Yazıldığı esnada ne kadar büyük bir işkence yaşandığını düşünmek bile istemiyorum.
·
Not rated
Mansur’un Anıları #okudumbitti
#MansurunAnıları , genç okurlar için büyüleyici bir yolculuk sunan, etkileyici ve yaratıcı bir çocuk kitabı. Kitabın kahramanı Mansur, sıradan bir çocuk gibi görünse de, inanılmaz bir yeteneğe sahip: Çevresindeki eşyaların ve yerlerin hafızalarını görebilme gücü. Bu yetenek, okuyucuyu fantastik ve macera dolu bir
