Bilmem hangi alemden bu toprağa düşeli;
Yataklara serildim, cam kırığı döşeli...
Kaam bir cenk meydanı, kokusu kan ve barut;
Elindeyse düşünme, gücün yeterse unut!
Takılıyor yerdeki gölgelere ayağım;
Sanki arz delinecek ve ben yutulacağım.
Bana yanmak düşüyor, yangın görsem resimde;
Yaşıyorum zamanın koptuğu bir kesimde.
Alırken dilenciyim, verirken de borçluyum;
Kalmadı eşya ile aramda hiç bir uyum.
Taş taş üstüne koysam, bozuk diyorlar, devir!
Bir ok çeksem, diyorlar; peşinden koş ve çevir!
Nefes alırken bile inkisar ve pişmanlık;
Kimse edemez bana benim kadar düşmanlık.
İşte şüpheci aklı çatlatan korkunç nokta:
O ki sonsuz var, nasıl aranır dipsiz yok'ta?
Olur olmaz her şey, yokluk da O'nun kulu;
Bu noktaya vardın mı, el tutuk, dil burkulu.
Allah'ı hakikate soran kafa ne sakat?
Hakikat de ne; Hakk'ın muradıdır hakikat,
Balonunu kaçırmış çocuk gibi ağla dur!
Rabbim böyle emretmiş, ya dize gel, ya kudur!
Hayat bir zar içinde, hayatı örten bir zar;
Bana da hayat yeri "Bağlum"* köyünde mezar...
VE şimdi Bâyezid meydanı bomboşmuş. Kuş uçmuş, ak sakallı gitmiş, sevda tükenmiş, masal bitmiş. Herkes gökten düşecek elmayı beklemiş ama elma düşmekten vazgeçmiş.
Kafam bir cenk meydanı, kokusu kan ve barut,
Elindeyse düşünme, gücün yeterse unut!
Takılıyor yerdeki gölgelere ayağım;
Sanki arz delinecek ve ben yutulacağım.
Bana yanmak düşüyor, yangın görsem resimde;
Yaşıyorum zamanın koptuğu bir kesimde.
Alırken dilenciyim, verirkende borçluyum;
Kalmadı eşya ile aramda hiçbir uyum.
Taş taş üstüne koysam, bozuk diyorlar, devir!
Bir ok çeksem, diyorlar; peşinden koş ve çevir!
Nefes alırken bile inkisar ve pişmanlık;
Kimse edemez bana, benim kadar düşmanlık.
İşte şüpheci aklı çatlatan nokta:
O ki sonsuz var, nasıl aranır dipsiz yok'ta?
Olur ve olmaz her şey, yokluk da O'nun kulu;
Bu noktaya vardın mı, el tutuk, dil burkulu.
Allah'ı hakikate soran kafa ne sakat?
Hakikat de ne; Hakkın muradıdır hakikat.
Balonunu kaçırmış, çocuk gibi ağla dur!
Rabbim böyle emretmiş, ya dize gel, ya kudur!
Bilmem hangi alemden bu toprağa düşeli,
Yataklara serildim cam kırığı döşeli.
Kaam bir cenk meydanı kokusu kan ve barut,
Elindeyse düşünme,gücün yeterse unut!
Takılıyor yerdeki gölgelere ayağım,
Sanki arz delinecek ve ben yutulacağım.
Bana yanmak düşüyor yangın görsem resimde,
Yaşıyorum zamanın koptuğu bir kesimde
Alırken dilenciyim veririken de borçluyum,
Kalmadı eşya ile aramda hiç bir uyum
Taş taş üstüne koysam bozuk diyorlar devir,
Bir ok çeksem diyorlar peşinden koş ve çevir!
Nefes alırken bile inkisar ve pişmanlık,
Kimse edemez bana benim kadar düşmanlık.
İşte; şüpheci aklı çatlatan korkunç nokta;
O ki,sonsuz var,nasıl aranır dipsiz yokta
Varlıkta, yoklukta herşey onun kulu,
Bu noktaya vardım mı el tutuk dil burkulu!
Allah’ı hakikate soran kafa ne sakat,
Hakikatte ne? Hakkın muradıdır hakikat.
Balonunu kaçırmış çocuk gibi ağla dur,
Rabbim böyle emretmiş ya dize gel ya kudur!
Hayat bir zar içinde hayatı örten bir zar
Bana da hayat yeri “Bağlum”köyünde mezar...
1982
Filiz Ali: Umut burada… Bu topraklar, bu ülke bizim
Hrant Dink’in 19 Ocak 2007’de vurulduğu yerde saat 15.00’te yapılan anmada bu yılki konuşmayı Filiz Ali yaptı. Ali’nin anmada yaptığı konuşma şöyle:
“Sevgili Hrant,
12’nci kez, seni aramızdan alan karanlığa karşı, senin ve ailenin yanında durmak için, ellerinle kurduğun, büyüttüğün gazeten
“Alaaddin ve sihirli lambası” hemen herkesin bildiği bir masaldır. Bu masalın yine de işaret ettiği bir hakikat var: İnsan’ın istekleri sonsuzdur. Bu nedenle insan isteklerini tatmin için sürekli bir sihirli lamba arar. İstekleri olanlar daima bir lamba ararlar; hatta bulurlar. Hiç şüphesiz burada dikkat edilmesi gereken bir nokta var: Her sihirli lambadan cin çıkmaz. Ancak sömürgeci kapitalizmin buradaki çözümü de dâhiyanedir: Kişi’ye sihirli lambadan her an bir cin çıkabilir hissini kazandırmak: “Sihirli lambanı bul ve bekle; her an cin çıkabilir [Size de çıkabilir].” Çağdaş hayat her yanın sihirli lambayla doldurulduğu ve başında onları ovuşturan, ovan insanların bulunduğu bir gürültü meydanı…
Prof.Dr.İhsan Fazlıoğlu