Birbirimizin hayallerinin doğmasına ebelik etmek durumundayız. Bir başkası için doğum sancısı çekemeyiz ama sanatını ortaya çıkarması ve olgunlaştırması için ona destek verebiliriz.
Şimdiki anı yaşamak, her ana canlılık ve algı açıklığıyla dahil olmak demektir. Bu şekilde hayatın nasıl bize yeni derslerle dolu taze deneyimler sunduğu görmek için daima hazır oluruz. Zihinlerimiz duygusal tepkisellik içinde bulandığında ya da sıkıştığında her şeyin geçiciliğinin farkında olmak bize soluklanmayı animsatır ve şunu söylememize izin verir: "Bu yeni bir an. Yeniden başlayabilirim."
Farkındalık içermeyen sevgi -ebeveyn bilincinden yoksun sevgi- kısa sürede ilgi açlığına ve kendi kendine duyulan sevgiye dönüşür. Aslında dürüst olursak "sevgi" adını verdiğimiz duygunun, söz konusu kişinin yanındayken kendimizle ilgili hissettiklerimiz olduğunu itiraf etmek zorunda kalırız.
Eğer ortada Müslümanca bir irade mevcut değilse, uygulanan kanunların İslâm şeriatından iktibas edilmiş olması, ortada İslâmî bir idarenin bulunduğunu ileri sürmemiz için yeterli olmaz.
Beni içinde yaşadığım dünyanın pasif bir unsuru yerine koymaya yeltenecek hiçbir teşebbüse müsaade etmemem gerektiği anlaşılıyor. Ben, içinde yaşadığım dünyanın aktif bir parçası olarak ona müdahale edebilmeli ve onu değiştirebilmeliyim. Böyle bir hakkı kendimde görebilmek için elimde yeterli sebepleri bulundurduğuma kaniim. Unutmayalım ki, Allah'ın Resulü (s.a.v.) de, zamanın kendisine uymadığı bir dünyada yaşadı, ama kendisini zamana uydurmayı düşünmedi, bilakis zamanı kendisine uydurmak için mücadele etti.