Hâlim
Bilmem hangi alemden bu toprağa düşeli; Yataklara serildim, cam kırığı döşeli… Kafam bir cenk meydanı, kokusu kan ve barut; Elindeyse düşünme, gücün yeterse unut! Takılıyor yerdeki gölgelere ayağım; Sanki arz delinecek ve ben yutulacağım. Bana yanmak düşüyor, yangın görsem resimde; Yaşıyorum zamanın koptuğu bir kesimde. Alırken dilenciyim, verirken de borçluyum; Kalmadı eşya ile aramda hiç bir uyum. Taş taş üstüne koysam, bozuk diyorlar, devir! Bir ok çeksem, diyorlar; peşinden koş ve çevir! Nefes alırken bile inkisar ve pişmanlık; ""Kimse edemez bana benim kadar düşmanlık."" İşte şüpheci aklı çatlatan korkunç nokta: O ki sonsuz var, nasıl aranır dipsiz yok’ta? Olur olmaz her şey, yokluk da O’nun kulu; Bu noktaya vardın mı, el tutuk, dil burkulu. Allah’ı hakikate soran kafa ne sakat? Hakikat de ne; Hakk’ın muradıdır hakikat, Balonunu kaçırmış çocuk gibi ağla dur! Rabbim böyle emretmiş, ya dize gel, ya kudur! Hayat bir zar içinde, hayatı örten bir zar; Bana da hayat yeri “Bağlum”* köyünde mezar…
Sayfa 308
Kazâ görmüş şehirler, böylece çeşitli himmet elleriyle selâmete ererken katliam görmüş bir lisan ülkesi var ki, kan revân içinde nice bin şehîdin cesediyle bir muhârebe meydanı hâlinde, çatısı, damı, temeli çökmüş, molozlar, kerpiç yığınları ile yolları tıkanmış bulunuyor. İşte bu fâcia sahnesi Türk dili üstünde cereyân etmiş ve etmektedir. Hem de ednâ menfâatler ve dış tazyiklerin yıkıcı politikasına körü körüne tabi olmak hatası yüzünden. Dünyânın hiç bir yerinde, hiç bir milletin başına gelmemiş böyle bir fâcia, ne yazık ki, gözünü dalâlet içinde açmış hakîkat tanımamış, tanımak fırsatı eline verilmemiş nesiller tarafından körü körüne müdâfaa edilir hâle gelmiştir.
Reklam
DERSİM PİRLERİ “ YOL GERÇEKTİR, YOL YAŞAR, YOL ŞİFADIR” Dersim sevginin, vicdanın, Sırr-ı Hakikat’in kemalet dilinin cümle can ile rızalık meydanı kurduğu mekan. Mekan iman etmiştir, imanı gerçek üzeredir. Bu gerçek ise edep erkan düsturuna bağlıdır. Rıza makamına edep ile giden şifa bulur. Rıza makamına nefsani
Mesele birlik olduğu zaman insan bunun farkına vardığı zaman işte çetinlik burada başlıyor. Cümle alem belki sana savaş açıyor ama sen er isen sana her yer hakikat meydanı oluyor. Sırra erenler yolu yürüyenlerdir. O güzelliğe meftun olanlar sarhoş misali sadece vakit geçirirler. Sırra erme istemeyenler o sarhoşluğu sever ve isterler...
Post out of use
ONBEŞİNCİ NOTA: Üç mes'eledir. Birinci Mes'ele: İsm-i Hafîz'in tecelli-i etemmine işaret eden فَمَنْ يَعْمَلْ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ خَيْرًا يَرَهُ ٭ وَمَنْ يَعْمَلْ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ شَرًّا يَرَهُ âyetidir. Kur'an-ı Hakîm'in bu hakikatına delil istersen, Kitab-ı Mübin'in mistarı üstünde yazılan şu kâinat kitabının sahifelerine baksan, ism-i
Sayfa 178 - İhlâs Nur NeşriyatKitabı okudu
127 syf.
·
Not rated
Bi'çıkar Yol
Edebiyat Yazıları 1 (Poetika) -Söze Başlarken- Şiiri ve şairi muhatap alan bu eser, size bir fikri değil; fikrin mihengini armağan edecek. Size yön tayin etmeyecek, elinize bir pusula verecek. Bu yanıyla mezkur kitap; bir şairin mihmandarıdır. (...)
Edebiyat Yazıları 1
Edebiyat Yazıları 1Sezai Karakoç · Diriliş Yayınları · 2012327 okunma
Reklam
ONDÖRDÜNCÜ NOTA: Tevhide dair dört küçük remizdir. Birinci Remiz: Ey esbabperest insan! Acaba garib cevherlerden yapılmış bir acib kasrı görsen ki, yapılıyor. Onun binasında sarfedilen cevherlerin bir kısmı yalnız Çin'de bulunuyor. Diğer kısmı Endülüs'te, bir kısmı Yemen'de, bir kısmı Sibirya'dan başka yerde
Dil Hakkı
Dilin hakkı, doğruyu konuşmaktır. Hakkı konuşup batıldan alıkoyanlar, Cenabı Hakk'ın arzu ettiği iyiliği anlatan ve yayanlar, kötülükten nehyedenler dilin hakkını birinci payede ödemiş olurlar. Dilin hakkının ödenmesi mümkün değildir. Dilin hakkı zikirdir. Kelimei Tevhid söylemeyen, şükretmeyen, tövbei istiğfar etmeyen hakikati bulamaz. Bir hakikatin hakikat bulabilmesi için zahirden batına geçiş gerekir. Bu, gönlün imanıyla, aklın da imana tabi olmasıyla mümkündür. Şeytan, aklın gönle tabi olmasını istemez. Çünkü tabiiyet imandandır. İman, şeytanın Allahu Zülcelal'e karşı yaptırmaya çalıştığı nankörlüğe engeldir. İmanın tezahürü sadakattir. Tezahürün meydana gelmesi için dilde gayri meşru hiçbir kelime olmamalıdır. Fitne, dedikodu, belaya yönelik işler, insanların farklı yollar ile korkutulmaya çalışılması dilin insandan hakkını istemesine yol açacaktır. Dil, Kıyamet Meydanı'nda insandan hakkını ister. “Allahu Zülcelal beni zikretmek, güzel şeyler söylemek ve kötülükten alıkoymak için yaratmışken sen beni kötü amellerine alet ettin.” diyerek insandan şikayetçi olur.
Sayfa 380
Buna Öngörü Deniyor
. İşte böyle, aziz Rustan, bu imparatorluk (Osmanlı İmp.) için sana halisane ve hakikat ifade edecek bir fikrimi istermisin: bu gidişle iki asra kalmayacak, bu imparatorluk bazı fatihlerin muzafferiyet meydanı haline inkilâp eyleyecek, heyhat!... İzmir, 2/Kasim/ 1711 .
Bugüne dek sen benim avucumun içinde bir yıldız gibi saklı duruyordun. Bugün parmaklarımı açıp seni serbest bırakıyorum. Ya parılda ya da ortadan kaybol.
164 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.