1254 syf.
·
Not rated
·
Read in 1 hours
Sadece bir kere okuyarak Risale-i Nur'dan Sözler kitabını eleştirmek ne haddime ? Aşağıdaki konferansı okursanız şayet, Üstad ve Risale-i Nurlar hakkında genel bir bilgi edinmiş olacaksınız. Kendinize bir şans verin. Bu kitap okuduğunuz kitaplar gibi değildir. Okuyarak zaman kaybetmiş olduğunuz tüm kitaplara lanet okutur,
Sözler
SözlerBediüzzaman Said Nursî · Söz Basım Yayın · 20125.6k okunma
O hiç kitap okumadı ancak hayatı yine de değişti. Hayatı değiştiğinde yine kitap okumadı. Salvador Ali yani Halâskâr Ali Sürünizm akımının temsilcilerindendi. Henüz on yaşındayken ailesiyle beraber Avusturya’ya göç edenlerdendi. Erzurumlu Halâskâr Ali dadacı değildi ancak bir dadaştı. André Breton, Paul Éluard, Louis Aragon, Max Ernst, Pierre Roy, Andre Masson, Yves Tungay ve Joan Miró gibi şahsiyetlerin hayatlarında tecrübe edemeyecekleri bir mekânın tutkulu bir müdavimiydi. Viyana’daki Türk kahvehanelerinde; tavla, okey, elli bir, batak gibi oynadığı oyunlarla bilinç dışından, sanrı ve düşlerden yola çıkarak mutlak bir gerçekliğe ulaşmayı hiç öngörmüyordu.
Reklam
Hemen her gün işsiz güçsüz gezip, eve gelince karısına ve çocuğuna eziyet edip ve tüm bunlara rağmen sağda solda kahraman ve halâskâr bir edayla gezdiği için ona Salvador Ali derdik. Zamanında birçok yurttaş gibi o da ailesiyle beraber memleketlerinden çıkıp, birçok hayalin peşine düşüp Avrupa’ya yerleşmiş ancak zamanla tüm hayallerin sürrealist
1912 yılında İttihatçı İktidarı düşüren Halâskâr Zabitan hareketi, İttihat ve Terakki'nin Babıâli Baskını ile tekrar iktidarı alması ve Harbiye Nâzırı Nâzım Paşa'nın öldürülmesi (1913); karşı bir suikastle Sadrıâzam Mahmut Şevket Paşa'nın öldürülmesi (1913); taklibi hükümet teşebbüsü (1913) gibi olaylar normal bir meşrutiyet gelişmesini çıkmazlara sokmuşlardır.
Gecemiz istikbaldir. İstikbalimiz, nazar-ı gafletle, onun gecesinden yüz derece daha karanlık ve dehşetlidir. Denizimiz, şu sergerdan küre-i zeminimizdir. Bu denizin her mevcinde binler cenaze bulunuyor; onun denizinden bin derece daha korkuludur. Bizim hevâ-yı nefsimiz, hûtumuzdur; hayat-ı ebediyemizi sıkıp mahvına çalışıyor. Bu hut, onun hûtundan bin derece daha muzırdır. Çünkü onun hûtu yüz senelik bir hayatı mahveder. Bizim hûtumuz ise, yüz milyon seneler hayatın mahvına çalışıyor. Madem hakikî vaziyetimiz budur. Biz de, Hazret-i Yunus Aleyhisselâma iktidaen, umum esbabdan yüzümüzü çevirip, doğrudan doğruya, Müsebbibü’l-Esbab olan Rabbimize iltica edip demeliyiz ve aynelyakin anlamalıyız ki, gaflet ve dalâletimiz sebebiyle aleyhimize ittifak eden istikbal, dünya ve hevâ-yı nefsin zararlarını def edecek yalnız o Zat olabilir ki, istikbal taht-ı emrinde, dünya taht-ı hükmünde, nefsimiz taht-ı idaresindedir. Acaba Hâlık-ı Semâvat ve Arzdan başka hangi sebep var ki, en ince ve en gizli hâtırât-ı kalbimizi bilecek? Ve bizim için istikbali, âhiretin icadıyla ışıklandıracak ve dünyanın yüz bin boğucu emvâcından kurtaracak-hâşâ-Zât-ı Vâcibü’l-Vücuddan başka hiçbir şey, hiçbir cihette, Onun izin ve iradesi olmadan imdad edemez ve halâskâr olamaz. Üstad Said-i Nursi
Mustafa Kemal - Giresun
19 Eylül 1924 Cuma sabahında Mustafa Kemal Paşa ve beraberindekiler sabah saat onda top atışları eşliğinde iskeleye çıkarlar. Halk , Paşa'yı görür görmez " Yaşa büyük halaskar!" diye tezahürata başlar.
Reklam
Gazi Ahmet Muhtar Paşa Kabinesi
Fakat, Muhtar Paşa hükümetinin olduğu denli, Osmanlı Devleti'nin 93 Harbi'nden beri karşılaştığı en büyük sorun -buna, "gaile" demek belki daha uygun düşer- Balkan Harbi'ydi. Balkan devletlerinin Osmanlı Devleti'ne karşı yukarıda anlatılan hazırlıklarından sonra, Trablusgarp Savaşı, Arnavutluk ayaklanması, Halaskar Zabitan hareketi, İttihat ve Terakki'nin iktidardan düşmesi gibi üst üste gelen gelişmelerin Balkan Savaşı için "yaldızlı davetiye" mesabesinde olduğunu kabul etmek gerekir. Hele normal süresini çoktan doldurmuş olup da isyan ve savaş dolayısıyla terhis edilmemiş askerin teskere almak için seslerini yükseltmeye başlamaları, bulunmaz bir fırsattı. Rumeli'de ve orduda ki karışıklık, askeri, Abdülhamid devrindeki gibi, isyan ederek terhis edilebileceği fikrini veriyordu. 17 Temmuz'da Yakova'dan gelen bir tel, sorunu Sait Paşa kabinesinin önüne getirmiş bulunuyordu. Öte yandan, aynı sebeplerle, özellikle Arnavut bölgelerinden asker almakta zorlaşmış bulunuyordu. Sonuç olarak, 75.000 tecrübeli askerin Balkan Savaşı'nın patlak vermesinden az önce terhis edildiği anlaşılıyor.
Sayfa 330 - İmgeKitabı okudu
532 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.