Ve diğerleri...
1848 Macar İhtilali sonrası Osmanlı Devleti'ne sığınan, ihtilalin önde gelenlerinden bir kısım komutanlar da İslâmiyet'le müşerref olarak ordunun değişik mevkilerinde görev yapmışlardır. Bunlardan General Jozef Zachariasz Bem, Müslüman olup Murad ismini aldı. Artık bir Osmanlı paşası sıfatıyla Halep valisi olarak atandı ve burada 1850 tarihinde meydana gelen bir ayaklanmayı bastırdı. Kısa bir süre sonra yakalandığı sıtma hastalığından kurtulamayarak 10 Aralık 1850'de vefat etti.
Bir gün aşağı geçecek bir kıt'ayı selâmlamağa inmiştik. Tren varken, Adana'dan beri yayan yürümekte idiler. Üç bin kadar zayıf, soluk ve üstü başı yıpranmış Türk çocuğu, yorgun argın önümüzden geçtiler. Biliyor musunuz, nereye gidiyorlardı? Aden'e! Hâmid'in mısraını hatırlıyorum: - Nereye gitmek istiyor? - Ademe! Mısır'ı fethe çıkan Cemal Paşa, Kudüs'te, Şam'da, Lübnan'da, Beyrut'ta ve Halep'te oturduğu zaman, bir işgal ordusunun kumandanı gibi birşeydi. Imparatorlukların san'atı müstemleke ve milliyetleri işletmektir. Osmanlı İmparatorluğu, Trakya'dan Erzurum'a doğru, koca gövdesini yan yatırmış, memelerini müstemleke ve milliyetlerin ağızlarına teslim etmiş, artık sütü kanı ile karışık emilen bir sağmal idi..."
Sayfa 56
Reklam
İstanbul'da besmele çeksek Halep'ten yol alsak Şam'a nazar etsek Kudüs'te kıyama dursak Medine'de selam verip Mekke'de secdeye varsak.
Selahaddin Yusuf bu muhteşem minberi Halep'te gördüğü zaman çok etkilenmiş, onu yapan yaşlı marangozun anlamlı sözlerini ise hiç mi hiç unutmamıştı: "Siz gençler de mücahidler olun, İslâm orduları kurun ve mübarek Kudüs'ü Haçlılardan kurtarıp bu minberi de Mescid-i Aksa'daki yerine koyun!" İşte o yıllarda, tam otuz üç yıl önce kararını vermişti Selahaddin Yusuf! "Kudüs'ü ben kurtaracağım ve o minberi de Mescid-i Aksa'ya ben koyacağım... Kudüs'ü almadan da gülmek bana haram olsun..." Evet, şimdi artık ömrü hayatınca cehd ve cihad anlayışını süreklilik kazandıran Selahaddin'in yüzü gülebilirdi; Allah bu zaferi ve şerefi kendisine nasip etmişti... Kudüs'ün fethinden sonra yıllar önce Nureddin Mahmud'un yaptırdığı minberi getirip Mescid-i Aksâ'ya koydurdu. Emanet nihayet yerine ulaşmıştı.
Sayfa 80
Halep vapuru, normalde İstanbul Boğazı'nda çalışan, yandan çarklı şehir hatları vapuruydu. Savaş nedeniyle cepheye erzak götürüyor, dönüşte yaralıları taşıyordu. Mustafa Kemal'i getirdikten kısa süre sonra, Marmara Denizi'ne sızmayı başaran İngiliz E-11 denizaltısı tarafından vuruldu, 200 şehitle birlikte sulara gömüldü. Halep vapuru Mustafa Kemal'i taşırken vurulup batsaydı, tarih başka türlü akacaktı... Kader çizgisi, henüz dünya sahnesine çıkmamış olan Türkiye Cumhuriyeti'ne bir kez daha kıl payı yardım etmişti.
Sayfa 55 - Kırmızı Kedi Yayınevi, Kasım 2018, 6.BasımKitabı okuyor
"İşte geldim gidiyorum Şen olasın Halep şehri Çok ekmeğin tuzun yedim Helal eyle Halep şehri..." Aşık Garip
Reklam
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.