Divan şiirinin kalıcılığı ve gücü, ondaki zengin hayat tecrübelerinin, kuvvetli kültürün eseridir. Birçoğu sultan, sadrazam, paşa, şeyhülislām, kadı, kazasker, yeniçeri, cariye, hatta köle, esnaf, zanaatkâr olan divan şairlerimiz hiç durmadan, dinlenmeden bu dünyaya nizam verme ülküsü ile diyar diyar fetihlere, gazalara koşmuşlar; bazıları da görevleri icabı Rumeli ve Anadolu'nun en ücra köşelerinden Mısır, Şam, Halep, Üsküp, Tırnova, Mekke ve Medine gibi uzak kültür merkezlerine kadar ilim almak, bilgi ve adalet
dağıtmak görevleri ile sürekli olarak yer değiştirmişler; buralarda edindikleri zengin deneyimler, hayatın içinden aldıkları ilhamlar ve teneffüs ettikleri uçsuz bucaksız kültür ve maneviyat atmosferi ile ta o çağlardan günümüz insanına birer edep, ahlak, güzellik, incelik, şiir ve edebiyat buketleri gibi sundukları gazeller, kasideler, mesnevîler, divanlar, mensur şaheserler vücuda getirmişlerdir.