Dili sade, anlaşılır ve sürükleyici. Ancak kurgu ve olay örgüsü sallantılı. Cumhuriyet Dönemi yazarlarımızın çoğu kitabında bulunan bu hususiyet Halide Edip Adıvar'da da mevcut. Kitap üç bölümden oluşuyor. Üçüncü bölüm olmasa ve bazı çok önemli olayları kestirip atmaktan ziyade detaylandırmış olsaydı, kesinlikle farklı bir değerde olurdu.
Kitap doğu batı çatışmasını anlatan bir eser. Konusu birbirine benzeyen bu gibi bir sürü eser var. Ancak Halide Edip daha çekici geliyor bana. Handan'dan mı, Sinekli Bakkal'dan mı bilmiyorum. Yumuşak bir yastık gibi, kendimi onun kalemine bırakınca mutlu hissediyorum.
Doğu batı çatışmasını müzik, dans ve aile kültürü üzerinden ortaya koymuş yazar. Amerika'da popüler olanların memleketimize iltihakı üzerinde duruyor ve bunu eleştiriyor. Hatta bozulmanın arttığını düşünerek şöyle bir cümle kullanıyor: "Atom bombası nihayet dünyaya son verir, fakat bu umumîleşen, hayvaniyete doğru giden hayat tarzları, medenî nizam denilen vaziyeti bozacak. (Sf. 218)" Acaba günümüzün tiktokçu gençlerini hatta genç yaşa veda edenlerini görse nasıl bir kitap kaleme alır, hangi cümlelerle dehşete düştüğünü bize ifade ederdi, Halide Hanım?
Bu kitabın bir derdi var. Bu kitap "Beceremiyoruz." diyor. "Batılılaşmayı beceremiyoruz." Batılı olmak o ülkenin kültürünü yaşamak değildir. Biz sürekli kültür ithal ediyoruz, ki kültürü yüzlerce yıl ötesine dayanan bir medeniyetiz. Çöküş durmadan devam edecek maalesef. Çünkü eğitimden de öğretimden de adabı muaşeretten de saygıdan da sevgiden de bihaber, uzak, "muaf" yaşıyoruz...