“(…) Türk milleti acı ıstıraplarını halife ordusundan çekmiştir. Bir daha çekmeyecektir. “Tarihin herhangi bir devrinde bir halife, bu memleketin mukadderatına karışmak arzusunu zihinden geçirirse, o kafayı behemehal koparacağız.”
Sayfa 158 - Remzi Kitabevi, 1987Kitabı okuyor
Hulâgû’nun Halife Mutasım’ı idam ederek dünya yüzünde gerçekten hilafete son verdiğini ve 1517’de Mısır’ı ele geçiren Yavuz, orada ünvanı halife olan bir sığınmacıya önem vermeseydi, hilafet ünvanının zamanımıza kadar miras kalmış bulunmayacağını anlattım.
Reklam
Bunlar Hilafeti Papalıkla bir tutuyorlardı. Onu Batılı anlamda “manevi” bir makam olarak tarif ediyorlardı. Oysa bu İslâm düşüncesine oldukça yabancı bir tecritti. Sultan-Halife çift ünvanının “manevi” ve “dünyevî” yetkileri Osmanlı Padişahı’nın şahsında tevhid ettiğini farzettiler ve bu yetkilerin farklı kişiler arasında bölüşülebileceği neticesini çıkardılar.
Bektaşilik
“Bir zamanlar, padişahların bile hürmet edip destek verdikleri Bektaşilik, 19. yüzyıla gelindiğinde amacından çıkan yeniçeri ocaklarının kanlı bir şekilde ortadan kaldırılıp dağıtılması sonrası zor duruma düşmüştü. Yeniçerilerle bağı sebebiyle, etkilerinin azaltılması için bütün Bektaşi Tekkelerinin kapatılmasına karar verilmişti. II. Mahmud’un fermanı ile yüzyıllar boyunca devlete hizmet eden Bektaşilere reva görülen sadece bu olmamıştı. Bazı tekkeler başka tarikatlara devredilmiş, bazıları yıktırılmış ve bazıları da kapatılıp Bektaşi Babaları da Anadolu’nun farklı bölgelerine sürgün edilmişti. Bunun üzerine, inançlarını yaşamak, âdetlerini sürdürmek isteyen Bektaşiler, devletin merkezinden uzak olan Arnavutluk’u kendilerine yurt edindiler. Arnavutluk dışında Bosna, Yunanistan, Yanya ve Girit, Bektaşilerin inançlarını yaşamak için seçtikleri diğer yerlerdi. Bu fermandan sonra Anadolu’da özellikle kırsal dağlık bölgelere yerleşen Bektaşi Babalar; Kırşehir, Nevşehir ve ağırlıklı olarak Sivas topraklarına yerleştiler. Kurdukları ocaklarla Bektaşiliği yaşamaya ve yaşatmaya devam ettiler. 1925 yılında 677 sayılı Tekke ve Zaviyeler Kanunu yürürlüğe girdi. Bütün tekkelerle birlikte Hacı Bektaş merkez tekkesinin de kapısına kilit vuruldu. Bu arada Bektaşilerin Türkiye’deki önderi Salih Niyazi Dede, 12 Halife Baba’ya veda konuşması yapıp, başını alarak Arnavutluk’a göçtü. Kendisini dinleyenlere verdiği öğütse: ‘Başınızın çaresine bakınız!’, oldu.”
Hz. Muhammed'in vefatını müteakip Müslümanlar arasındaki ilk ihtilafın, "siyaset" yüzünden, "kimin halife olacağı" konusunda çıktığı bilinmektedir. İşin gerçeği, siyaset, bütün mezheplerin ortaya çıkışında etkili olmuştur. İnsanlar, tarih boyunca, "siyasi erk"i ele geçirebilmek, daha sonra da egemenliklerinin meşrulaştırabilmek ve sürdürebilmek için her yolu denemişler; bu arada dini de kullanmaktan hiç çekinmemişlerdir. Bu egemenlik meselesi yüzünden çok kan akmıştır. Oysa İslâm dininin egemenlik iddiası yoktur; İslâm, siyasi meseleleri insanın sorumluluğuna bırakmıştır.
Sayfa 430 - Fecr Yayınları, 1. Baskı, Kasım 2023Kitabı okuyor
Halife Me'mun bir gün çocuklarından birinin yanına gider, çocuğun, elindeki bir kitaba baktığını görür. "oğlum, kitabın da nelerden bahsediyor?"diye sorar. Çocuk da, "zihni keskinleştiren, ve insana yalnızken dostluk eden şeyler." der.
Reklam
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.