Apaçık bir gerçektir ki İmâm Âzam Ebû Hanîfe, devlet adamlarının, ister halife olsun ister vali ve benzeri olsun, hiç birisinden hediye ve ihsan kabul etmezdi. Gerçi her dört mezheb İmamının da devlet adamlarından hediye alınabileceğine dair ruhsat verdığini tarih bize göstermektedir.
Üstümde cihat emri verdiğim halde umursanmayan halife üzüntüsü var.
Reklam
"İzmir ve civarında durmuş halde bulunan Yunan ordusu Doğu'ya doğru adımlarını uzattı. Vaka malumunuzdur. Memleket dahilinde halife ve padişahın adamları ve kuvvetleri zavallı hakkımızı birer birer yoldan çıkardılar ve kandırdılar."
Sayfa 61 - Can YayınlarıKitabı okuyor
Türklerde istiklal aşkı (?) Araplarda istilâ hırsı(?)
İslâm Araplar Türklerle ilk defa Halife Ömer zamanında temasa gelmişlerdir. Arap orduları İran'daki Sasani devletini yıkarak Horasan'ın doğu hudutlarında Türklerle temasa geldikleri sırada, Gök Türk devleti Çin entrikalariyle sarsılmış vaziyette son günlerini yaşıyordu. Araplar Sasani devletini yıkarak İran'ı istilâlarını müteakip bu memleketi 10-15 sene zarfında İslamlaştırarak kendi taraflarında iyice kazanınca, daha esaslı şekilde Türk ülkelerini istilâya kalkışmışlardır. Araplardaki istilâ hırsı ile, Türklerdeki istiklâl aşkı, yarım asır devam eden Türk Arap mücadelesine sebebolmuştur. Bu mücadele ve temaslar neticesi Türkler, yavaş yavaş İslâmiyeti kabule başlamışlardır. Bilhassa Abbasi halifelerinin Türklere karşı iyi muameleleri ve Türk ırkının eşsiz hasletlerini tanıyarak onlara gereken önem ve mevkii vermeleri, Türklerin, hem kütle halinde İslâmiyeti kabullerinde; hem de İslâm medeniyetine her bakımdan değerli hizmetler ifa etmelerinde âmil olmuştur.Abbasi halifelerinin Türklere karşı iyi davranmaları ve onları tanımaları bâzı halifelerin Türklerden hassa ordusu teşkil etmelerine, Türklerin Bağdat'ta mühim mevkileri ele geçirmelerine ve yavaş yavaş İran üzerinden Irak'a doğru göç edip yerleşmelerine yol açmıştır.
Sayfa 12 - 1. CiltKitabı okuyor
#Tarih,bir dersten fazlasıdır.
Muhassım devletler, Osmanlı devlet ve memleketinde maddeten ve manen tecavüz halinde, imha ve taksime karar vermişler. Padişah ve Halife olan zat, hayat ve rahatını kurtarabilecek çareden başka bir şey düşünmüyor. Hükumeti de aynı halde. Farkında olmadığı halde başsız kalmış olan millet, zulmet ve mübhemiyet içinde tecelliyata muntazır felaketin dehşet ve sıkletini idraka başlayanlar, buldukarı muhid ve hisedebildikleri te'sirata göre çare-i halas telakki eyledikleri tedbirlerle mütevessil...
Hâlife el Mansur'un yüzüne bir sinek musallat olmuş ve onu sıkıntıya düşürmüş. Bu sırada İmam Ca'fer de huzurda bulunuyormuş. Halife: Ey Abdullah'ın babası! Allah, sineği niçin yaratmıştır? diye sormuş. İmam Ca'fer buna: Ululuk satanları küçültmek için yaratmıştır, cevabını vermiştir. Hâlife el-Mansur, ona şöyle yazmıştır: "Niçin diğer insanlar gibi siz de bizim etrafimızı sarmıyorsunuz?" Buna Ca'fer su cevabı vermistir: "Bizim sizden bir korkumuz yoktur ki onun için yanınıza gelelim. Sizin de bir âhiret meseleniz yoktur ki onu size anlatalım. Sizi bir nimet içinde görmüyoruz ki tebrike gelelim, içinde bulunduğunuz nimeti felâket de saymıyoruz ki taziyede bulunalım." Bunun üzerine Halife ona; "Bize öğüt vermek için yanımızdan ayrılmayınız" diye yazmış, İmam Ca'fer de şu karşılığı vermiştir: "Dünyayı isteyen sana öğüt vermez, âhiret isteyen de seninle arkadaşlık etmez." Yazışma işte burada sona ermiştir. İmam Ca'fer'in son mektubu üzerine Halife şöyle söylemiştir: "Allah'a and olsun ki o yanımdakilerden kimin dünyayı, kimin âhireti istediğini ve kimin âhireti dünyaya tercih ettiğini ortaya koydu.'
Sayfa 418 - Hisar yayıneviKitabı okuyor
Reklam
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.