Mustafa Kemal Atatürk
Halkını cehalet ve sefalete teslim eden yöneticiler yok olmaya, cehalet ve sefalete sürükleyen yöneticileri seçen halk ise köle olmaya mahkumdur.
* Osmanlı bir “Töre Devleti” kurmuştur. Başta Padişahlar olmak üzere, kanun-u kadim, özetle “töre”, herkesi bağlar. Hiç kimsenin kudret ve kuvveti “mutlak” değildir. Özellikle padişahlar denetim altındadırlar ve kanunlarla törelere uymak zorundadırlar. * Padişahlar savaş ve barış ilanı hakkından bile mahrumdurlar. Bunun için ulemanın onayını
Sayfa 149Kitabı okudu
Reklam
"Ülkelerin güçlülüğü veya güçsüzlüğü; halkların canlılığı veya cansızlığı yalnızca yönetimin adil veya etkisiz olmasına da bağlı değildir. Yöneticiler nasıl olurlarsa olsunlar, ister iyi yürekli ve acımasız, ister kahraman veya zalim... her zaman halkının içinden çıkmışlardır. Halkın ruhunun bir kopyasıdırlar. Halkları yaratmıştır onları. Halk neyse onlar da odur. Bu nedenle, yüzyıllar öncesinden bu yana söylendiği gibi, her ulus hak ettiği biçimde yönetilir."
Sayfa 12 - Bilge Külür SanatKitabı okudu
Dikkat Çekici Bir Bölüm
Hükümdarların halka dayalı bir yönetim biçiminden mutlak bir yönetim biçimine geçmeleri durumunda yönetimlerini tehlikeye atmaları kaçınılmazdır. Çünkü bu hükümdarlar ya kendi başlarına ya da üst düzey yöneticilerin yönlendirmesiyle ülkeyi yönetirler. Son seçenekte ayakta durmaları daha zor ve daha tehlikelidir; çünkü hükümdarlar, kendilerinden önce yüksek yöneticiler olarak o göreve atanmış olan kişilerin istencine göre devinmek zorunda kalırlar. Bu kişiler, özellikle zor zamanlarda, ya ona karşı gelerek ya da onun sözünü dinlemeyerek hükümdarın çöküşüne neden olabilirler. Hükümdar o dar zamanlarda mutlak yönetime geçemez, çünkü yöneticilerden emir almaya alışık olan halk ve uyruğu o aşamada hükümdarın buyruklarına ayak uyduramaz. Hükümdar da ne olacağı belli olmayan zamanlarda güvenebileceği kişi bulmakta zorluk çeker. Aynı hükümdar, karışık zamanlarda barışçıl zamanların dingin ortamını bulamaz; çünkü böylesi ortamlarda yurttaşların devlete gereksinimi vardır, herkes her işi yapar, didinir, çırpınır, çalışır ve gerekirse, canını vermeye hazırdır hükümdarı için, ölüm o zaman uzaklardadır. Devletin yurttaşına gereksinim duyduğu karışık zamanlarda çok az kişiyi ortalarda bulursun. Böylesine bir işe girişmek o kadar tehlikelidir ki ancak bir kez denenebilir. Ama bilge bir hükümdar her koşulda ve sürekli, yurttaşın devlete ve hükümdara gereksinim duyacağı bir yol bulmalıdır; böyle olursa halk sürekli onun eline bakar.
Sayfa 40 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
352 syf.
9/10 puan verdi
Hayatımın her döneminde okuyabilecağim kitaplar arasındadır 1984. Diktatörlüğü ve iktidarın kendi çıkarları için yapabileceklerini en iyi anlatan kitaptır sanırım. George Orwell, bu kitabında ütopik bir dünya kurmuş gibi görünsede bana göre büyük öngörü sahibiymiş. Okurken sürekli olarak bu dönemle kıyasladım kitabı. Okyanusya, Avrasya ve Doğu Asya yaşanan savaşlar sonucu üçe bölünmüş ülkelerdir. Ülkenin dört bir yanında posterleri olan, despot lider Big Brother' in yönettiği Okyanusya, yasaklar ve korkularla sindirilmiştir. Her evde bulunması zorunlu olan tele ekran ( bir çeşit televizyon) ile özel hayat ortadan kaldırılmıştır. Bu tele ekranlar sayesinde parti propaganda yapıyor, isyankarlara karşı nefret aşılıyor insanlara. Aynı zamanda bu ekranlar sayesinde insanların yaptığı her şey görülüp, dinleniyor. Bangır bangır eşitlikten bahseden yöneticiler ve halk arasındaki yaşam kalitesi uçurumlar kadar. Ama yozlaştırılıp, uyutulan halk bunun bilincinde dahi değil. Sistemin ( partinin) insandan önemli olduğu bir dönem yaşanıyor. Sorgulamak, düşünmek, aşık olmak, yakın arkadaşlık kurmak...sistemin istemediği ve sisteme zarar verecek her türlü duygu ve düşünce yasak. Bu duygu ve düşüncelerin yasak olduğu Okyanusya' da aksi bir durum olursa Düşünce Polisi tarafından yakalanıp, idamla ya da işkenceyle cezalandırılıyor insanlar. Sevginin olmadığı kendi anne, babasını Düşünce Polisine şikayet eden çocukların ülkesi haline gelmiştir Okyanusya. İşte insanların robotlaştırıldığı bu ruhsuz ve totaliter rejime karşı olan Winston Smith' in aşkını ve isyanını anlatan olağanüstü bir kitap.
1984
1984George Orwell · Can Yayınları · 2019166.1k okunma
Yöneticiler iyi veya kötü olsunlar, kahraman veya zalim olsunlar, onlar kendi milletlerinin birer yansımasıdırlar. Onlar, milli ruhun birer kopyasıdır. Onlar, halk kitlesinin içinden doğmuştur. Bir millet nasılsa, devlet adamları da onlar gibidir. İşte bu nedenledir ki, eskiden beri ''Her millet, layık olduğu idareye ve devlet adamlarına sahip olur'' denilmiştir.
Reklam
Robinson Cuma’nın efendiliğine katlanabilir mi?
Franz Fanon, yedi yaşlarında bir erkek çocuğundan bahseder, tellerle sıkı sıkıya bağlanmış, vücudu yara bere içinde bir çocuktan. Fransız askerleri, önce çocuğun gözleri önünde babasını, annesini ve kız kardeşini tartaklamış, sonra da öldürmüş. Bir Fransız teğmen, ailesine vahşet uygulanırken çocuğun gözlerini elleriyle açık tutmaya çalışmış;
1,000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.