Devletlerin gücü ve zayıflığı, ulusların refahı veya çürümesi sadece yöneticilerin yetkinliğine veya yetersizliğine bağlı değildir. Yöneticiler ne olursa olsun, iyi ya da kötü, kahraman ya da zalim her zaman halklarının bir yansımasıdır. Bunlar halkın ruhunun bir kopyası, kitlelerin üretimidir. Halk nasılsa onlar da öyledir. Bu nedenle uzun zaman önce her ulusun hak ettiği hükümete ve yöneticilere sahip olduğu söylenmiştir.
Sayfa 6
Devletlerin gücü ve zayıflığı, milletlerin refahı ve fakirliği sadece yöneticilerin dindarlığına veya kötülüğüne bağlı değildir. Yöneticiler, iyi veya kötü de olsalar, kahraman veya zalim de olsalar kendi halklarının birer parçasıdırlar. Milletlerinin ruhunu yansıtırlar. Kendi milletlerinin birer ürünüdürler. Halk nasılsa onlar da öyledir. Her halk hak ettiği şekilde yönetilir.
Reklam
Roma dünyasında hüküm süren çeşitli ibadet tarzlarının hepsi halk tarafından eşit ölçekte gerçek olarak, filozoflar tarafından eşit ölçekte yanlış olarak ve yöneticiler tarafindan ise eşit ölçekte yararlı olarak kabul edilirdi.
224 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
Elveda Gülsarı Romanı İncelemesi
Elveda Gülsarı
Elveda Gülsarı
Cengiz Aytmatov
Cengiz Aytmatov
Cengiz Aytmatov'ın, Elveda Gülsarı kitabı Kazak-Kırgız folklörünü, yöresel yaşam tarzlarını, at ve binicilik üzerine hünerlerin konuşturulduğu oyunları çok iyi motif olarak sunan bir kitap.Sosyâl yaşamdaki hayat tarzları da buna eklenince kitabın altyapısı ve fonu çok güçlü oluyor.Bozkır kültürünü buram buram hissediyorsunuz.
Elveda Gülsarı
Elveda GülsarıCengiz Aytmatov · Ötüken Neşriyat · 202016.1k okunma
Devletlerin gücü ve zayıflığı, ulusların refahı veya çürümesi sadece yöneticilerin etkinliğine veya yetersizliğine bağlı değildir. yöneticiler ne olursa olsun, iyi ya da kötü, kahraman ya da zalim her zaman halklarının bir yansımasıdır bunlar halkın ruhunun bir kopyası, kitlelerin üretimidir. Halk nasılsa onlar da öyledir. Bu nedenle uzun zaman önce her ulusun hak ettiği hükmete ve yöneticilere sahip olduğu söylenmiştir
Devletlerin güç ve zaafı, milletlerin ilerleme ve yozlaşma­sı, yalnızca devlet adamlarının ehil oluşlarından ve yönetim kabiliyetlerinden veya beceriksizliklerinden kaynaklanmaz. Yöneticiler iyi veya kötü olsunlar, kahraman veya zalim ol­sunlar, onlar kendi milletlerinin birer yansımasıdırlar. Onlar, milli ruhun birer kopyasıdır, halk kitlesinin içinden doğmuştur. Bir millet nasılsa, devlet adamları da onlar gibi­dir. İşte bu nedenledir ki eskiden beri “Her millet, layık ol­duğu idareye ve devlet adamlarına sahip olur.
Reklam
Suç milletin değil, liderin!
Nasıl Yönetilirseniz Öyle Olursunuz! Toplumsal sıkıntıların ve kaynağının neler olduğunun dile getirildiği, tartışıldığı birçok mecliste genelde ifade edilen bir sözdür; “Nasılsanız öyle yönetilirsiniz.” Bu söz, toplum olarak karşı karşıya kaldığımız sıkıntıların kaynağının kim ya da ne olduğunu ortaya koyan bir muhtevaya sahiptir. Bu söz
Devletlerin güç ve zaafı, milletlerin ilerleme ve yozlaşma­sı, yalnızca devlet adamlarının ehil oluşlarından ve yönetim kabiliyetlerinden veya beceriksizliklerinden kaynaklanmaz. Yöneticiler iyi veya kötü olsunlar, kahraman veya zalim ol­sunlar, onlar kendi milletlerinin birer yansımasıdırlar. Onlar, milli ruhun birer kopyasıdır, halk kitlesinin içinden doğmuştur. Bir millet nasılsa, devlet adamları da onlar gibi­dir. İşte bu nedenledir ki eskiden beri “Her millet, layık ol­duğu idareye ve devlet adamlarına sahip olur.” denilmiş­tir
Timokrasidaki yöneticiler parayı rahat rahat harcamak için kanunları değiştirirler. En sonunda da kimse yasaları dinlemez olur. O zaman paraya daha fazla değer verirler. Böylece oligarşi geçilir. Oligarşi devletin başında zenginlerin bulunduğu yönetim şeklidir. İşi bilmeden sadece zengin olanların yüksek mevkiye geldiği bir sistem doğar. Halk bölünür. Fakirliğin olduğu yerde hırsızlık ve pek çok ahlaksızlık ortaya çıkar . Oligarşi sonucu fakir düşen halk ile zenginler arasındaki uçurum büyür. İç karışıklıklar çıkar. İşte bu karışıklıkta fakir halk kazanırsa demokrasi ortaya çıkar. Oligarşiyi nasıl en sevdiği şey zenginlik düşkünlüğü yıkıysa demokrasiyi de özgürlük düşkünlüğü yıkar. Özgürlüğe doymuş devletin başındakiler İçki sunmayı bilmeyen sakilere döndüler mi bir sarhoşluk alır herkesi. Devlet herkese istediği özgürlüğü veremeyince kavgalr başlar. Bu noktada tiranlık gelir. Demokrasilerde büyük kısmı eğitimsizler oluşturur pek azı başa gelir ama her yerde gösterirler kendilerini, halk ise en güçlü kısım onlar olmalarına rağmen baldan pay aldıkça birleşmeyi akıllarına bile getirmezler. Bastakiler halkın kendilerine kul köle olduğunu görünce yurttaşların kanına girmeden duramaz. Lekeleme yolunu tutar. Halka iyi şartlar verileceği vaadinde bulunur . Ama halk yağmurdan kaçarken doluya tutulur ve gerçek zorbalık altında ezilir.
OKUMA ÖZÜRLÜ YÖNETİCİ DİYİNCE AKLINIZA KİM GELDİ ?!?! =))
Okuyan toplumlar kafaca aydınlandığı ve yükseldiği için “okuma özürlü” yöneticiler aydınlanmış halkın yönetimini zor bulur. Kara cahilleri gütmek tarihte kolay sanılırdı. Bu çok acınası bir yanılgıdır; kafaca yükseltilmiş halk, kendi kendini yöneteceğinden, o kalabalık yöneticilere fazla iş kalmaz gerçekte.
Sayfa 132 - Evrensel Basım Yayın 1. Baskı 2000Kitabı okudu
Reklam
Devletlerin güç ve zaafı, milletlerin ilerleme ve yozlaşması, yalnızca devlet adamlarının ehil oluşlarından ve yönetim kabiliyetlerinden veya beceriksizliklerinden kaynaklanmaz. Yöneticiler iyi veya kötü olsunlar, kahraman veya zalim olsunlar, onlar kendi milletlerinin birer yansımasıdırlar. Onlar, milli ruhun birer kopyasıdır, halk kitlesinin içinden doğmuştur. Bir millet nasılsa, devlet adamları da onlar gibidir. İşte bu nedenledir ki eskiden beri “Her millet, layık olduğu idareye ve devlet adamlarına sahip olur.” denilmiştir.
Devletlerin gücü ve zayıflığı, milletlerin refahı ve fakirliği sadece yöneticilerin dindarlığına veya kötülüğüne bağlı değildir. Yöneticiler, iyi veya kötü de olsalar, kahraman veya zalimde olsalar kendi halklarının birer parçasıdır. Milletlerin ruhunu yansıtırlar. Kendi milletlerinin birer ürünüdür. Halk nasılsa onlar da öyledir. Her halk hak ettiği şekilde yönetilir.
Aliya İzzetbegoviç'in Türklere Yazdığı Mektup
"Merhaba efendim, ben Aliya. Aliya İzzetbegoviç. Bosna-Hersek'in cumhurbaşkanıyım. Sizi Devlet-i Aliyye'nin en güzel şehirlerinden birinden, Bosna Sarayı'ndan, sizin daha sık kullandığınız haliyle Saraybosna'dan selamlıyorum. Bu kısacık sohbetimizde, parçası olduğumuz Avrupa'dan, Avrupa'nın ve Batı'nın
Devletlerin gücü ve zayıflığı, ulusların refahı veya çürümesi sadece yöneticilerin yetkinliğine veya yetersizliğine bağlı değildir. Yöneticiler ne olursa olsun, iyi ya da kötü, kahraman ya da zalim her zaman halklarının bir yansımasıdır. Bunlar halkın ruhunun bir kopyası, kitlelerin üretimidir. Halk nasılsa onlar da öyledir. Bu nedenle uzun zaman önce her ulusun hak ettiği hükümete ve yöneticilere sahip olduğu söylenmiştir. Eğer halk kendi içinde büyüklük ve kahramanlık unsurları içeriyorsa oradan büyük insanlar ortaya çıka bilir. Napoléon'u Fransa verdi, barışçıl Çin değil. İngiltere Darwin'i ve varoluş mücadelesi öğretisini sundu ve Rusya pasif direnişinin havarisi Tolstoy'u verdi. Tersi mümkün değildi. Her ulus ruhsal durumuna göre ya büyük ya da önemsiz insanları iktidarın başına, yaşam yapısının tepesine yükseltir.
"Halkını cehalet ile sefalete teslim eden yöneticiler yok olmaya, cehalet ve sefalete sürükleyen yöneticileri seçen halk ise köle olmaya mahkumdur. " Mustafa Kemal Atatürk
Sayfa 241Kitabı okudu
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.