Bazen kalbim kinle doluyor,
Acı ve öfkeyle,
Öfkemin tadı ağzıma geliyor,
İçime, beyaza düşen bir leke gibi şüphe düşüyor,
İşte o vakit koşup Rumi ' nin Mesnevi ' sini açıyorum,
Kendimi hatırlamak için, hatırlamak gizli bir ibadet benim için.
“Onun ışığı vurmazdan önce ölü bir nakıştım sadece taş duvarlarınızda. O, elindeki yay ile vurmazdan önce tellerime; hep aynı nameyi çalıp söyleyen, kendi sesine yabancı bir kuru rebaptım. Ben onun avucunda bağlar, bahçeler ağaçlar görür; deryalar gibi geniş, deryalar kadar berrak sular görürüm. Onun avucunda çıkan ağaçların gölgesinde dinlenirim. Lâkin siz bunların hiçbirini göremezsiniz.”
Mevlânâ Celâleddîn Rumî
Ey yiğit!
Yazgıya bahane bulma. Yükleme kendi suçunu başkasına. Suçunu gör, dönüp de etrafında kendinin. Kendindendir, gölgenden değil çektiklerin. Ne yaptın da sana dönüşünü görmedin? Ne ektin de ektiğini biçmedin? Eylemlerin ruhundan ve bedeninden doğar. Çocuğun gibi sonra gelip eteğinden tutar.