DOSTOYEVSKİ
Yazarı: Henri Troyat; Cem Yayınevi; Biyografi; 1973 basımı; Türkçemize Çeviren: Leyla Gürsel; Kapak resmi: Güner Ener;
461 sayfa (10) (21.05.2010)
Yukarıda künyesini yazarak tanıttığım, uzun yılları geride bırakmış olan bu kitap 1973 yılında, Ahmet Sarı Matbaası'nda dizimi ve basımı yapılmış, 'Cem Yayınevi'nden çıkmış
“Bunu gece günlüğüme yazacağım.”
“Neyi?”
“Ateşten yananın ateşe doymadığını.”
Sen sen ol evlenme Dorian. Erkekler yoruldukları için, kadınlar ise meraktan evlenir; sonuç olarak ikisi de hüsrana uğrar.
Zekâ güzellikten hiç şüphesiz daha kalıcıdır.
Hayat benim için öyle büyük bir hayal kırıklığı ki.
Mutluyken hep iyi insan
Dostoyevski'nin hayatını değiştiren
olay neydi biliyor musunuz ?
Kendi idam sahnesi...
Çar'ın baskı döneminde,
arkadaşlarıyla bir sohbet grubu kurmuştu.
Yakalandı.
Size, hem dünya azabından, hem âhiret azabından kurtaracak bir hakikati beyan etmek, kalbime ihtar edildi. O da şudur:
Mesela Birisi birinin kardeşini veya bir akrabasını öldürmüş. Bir dakika intikam lezzetiyle bir katl, milyonlar dakika hem kalbi sıkıntı, hem hapis azabını çektirir ve maktulün akrabası dahi intikam endişesiyle ve karşısında düşmanını düşünmesiyle, hayatının lezzetini ve ömrünün zevkini kaçırır. Hem korku, hem hiddet azabını çekiyor. Bunun tek bir çaresi var. O da Kur'an'ın emrettiği ve hak ve hakikat ve maslahat ve insaniyet ve İslâmiyet iktiza ve teşvik ettikleri olan barışmak ve musalâha etmektir.
Evet, hakikat ve maslahat sulhtur. Çünki: Ecel birdir, değişmez. O maktul, herhalde ecel geldiğinden daha ziyade kalmıyacaktı. O katil ise. o Kază-i İlâhiyyeye vasıta olmuş. Eğer barışmak olmazsa, iki taraf da daima korku ve intikam azabını çekerler. Onun içindir ki: Üç günden fazla bir mü'min diğer bir mü'mine küsmemek İslâmiyet emrediyor. Eğer o kati, bir adavetten ve bir kinli garazdan gelmemişse ve bir münafık o fitneye vesile olmuş ise; çabuk harışmak elzemdir. Yoksa, o cüzi musi bet böyük olur, devam eder. Eğer barışsalar ve öldüren tevbe etse ve maktule her vakit dua etse, o halde her iki taraf çok kazanırlar ve kardeş gibi olurlar. Bir gitmiş kardeşe bedel, birkaç dindar kardeşleri kazanır.
otobüs kuyruğunda onbeşinciyim
kimi can silmeye gidiyor kim odun kırmaya
kimi köpek gezdirmeye kimi yatmaya
kiminin kocası işsiz kiminin hapis
kiminin hastası kalmış sokakta
çocukları baştançıkmış kiminin
Ey gökyüzü değdiğ'in her yer özgürlüğüm değil midir.
Neden bu kıskaç
Neden hapis
Nedendir bu kısıtlanmışlık
Ben özgür iradeye sahip biri değilmiyim
Ey dünya benim yaşamam için varolmadın mı.
Nedenlerle dolu bu karmaşa niye
Bu kadar neden varken
Ey ölüm bana neden sormaya mı geldin
Oysa ki daha ben nedenleri mi soramadan.
Çiçeksiz ev benim nazarımda kitapsız kütüphaneye benzer. Kitapları seven ben çiçek yetiştirmezsem olur mu? Elbette ki olmaz.Çicek yetiştirme konusunda sıradan bir insana göre iddialıyım. Ama işin ehli karşında da ceketimi iliklemesini bilirim.
Harlem Çiçekçilik Cemiyeti kusursuz siyah lale yetiştirecek olan kişiye büyük bir ödül vaat eder. Siyah laleye ilgilisi olan buna yıllarını veren Cornelius sonunda siyah lale soğanı yetiştirmeyi başarır. Ancak lalelere ve büyük ödüle ilgisi olan kıskanç komşu Boxtel hiç rahat durmaz.
Komşusu işlemediği bir suçtan dolayı iftira eder.Ve Cornelius tutuklanır.Lale tohumları komşusunun evinde arayıp bulamayan kıskanç komşunun içinde kötülük toprağa atılan bir tohum gibi büyümeye başlar.
Cornelius ise beraberinde getirdiği siyah laleyi zindan koşullarında nasıl yetiştireceği kaygısı içindeyken gardiyanın kızı Rose ile tanışır.
Bu ikilinin arasına da bir kıvılcım düşer büyür yavaş yavaş.
Kıskanç komşunun yaptığı kötülük onu kesmez ve mahkum ettirdiği komşunun peşine düşer.
Zindana kadar gelen siyah lale soğanları bu ortamda gizli güzelliğini gün yüzüne çıkarabilecek mi?
Ah zavallı Cornelius günahsız yere hapis yatmak bir yana , kalbi şimdi iki çiçek için deli gibi atar. Birisi tabi ki gözünden sakındığı siyah lale diğeri güzeller güzeli Rose.
Birde bu kadar kaosa sebep olan büyük ödül kime nasip olacak?
Dumas bu kadar bilinmezi öyle harika bir sona bağlamış ki bir solukta heyecan içinde okutuyor. Kitap bitince ne yazdıysan hepsini okurum garantisini benden alan bir yazar oldu. Keyifli okumalar.
Siyah LaleAlexandre Dumas · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202113,7bin okunma
"On yedi ay!" dedi Dantes. "Ah! Mösyö, benim gibi
mutluluğa erişmek, sevdiği kadınla evlenmek üzere olan,
benim gibi önünde onurlu bir mesleki geleceğin açıldığını
gören ve şu an her şeyini kaybetmiş bulunan, en güzel gün
ışığının ortasından gecenin en derin karanlığına düşen, geleceğinin mahvolduğunu hisseden, sevdiği kişinin kendisini
hala sevip sevmediğinden, yaşlı babasının yaşayıp yaşamadı-
ğından haberdar olmayan bir adam için on yedi ayın on yedi
yıla, on yedi yüzyıla bedel olduğunu bilmiyorsunuz. Deniz havasına, gemiciliğin özgürlüğüne, ufka, enginliğe, sonsuzluğa alışmış bir adam için on yedi ay hapis! Mösyö, on yedi
ay hapis insan dilinin en iğrenç sözcüklerle ifade edebileceği
tüm suçların hak ettiği cezadan daha ağırdır.
Önce büyük bir köyde kâtiplik yaptı, ancak kısa süre sonra köylülere kitap okuduğu ve köylülerden oluşan tüketim ve üretim şirketi kurduğu için tutuklandı. İlkinde sekiz ay hapis yatırdıktan sonra göz hapsinde tutmak kaydıyla salıverdiler.
Serbest kalınca hemen başka bir ilin başka bir köyüne gitti ve öğretmen olarak oraya yerleşip yine aynı şeyleri yaptı. Tekrar tutukladılar ve bu kez bir yıl iki ay hapis yatırdılar. Hapishanede düşünceleri daha da güçlendi...
Dünya döndükçe dönsem sana
Bulsam kendimi unutmuşcasına
Yağsam bir tutam sensizlikle
Kandırsam kendimi umarsızca
Yetmedi mi zindandan hapis yıllarım
Sürmelerimde senli yazgılarım
Bir tebessüme kainatı toplarım
Çok beklettin be yaban çiçeği
Nerelerde var oldun nerede yok
Küskün beklentiler yadıma kırgın
Senden bir toz zerresi hasretindeyim
27/3/2024
Pınar PEKĞÖZ
Alman istilasından hemen sonra, Kremlin tarafından Ufa müftüsü atanan Abdurrahman Resulaev Sovyetler Birliği Müslümanlarını "anayurtlarını savunmak için ayağa kalkmaya, camilerde Kızıl Ordunun zaferi için dua etmeye ve haklı bir dava için savaşan evlatlarına haklarını helal etmeye" çağırdı. Hitler'in "Müslüman inancın kökünü kazımaya" çıktığı uyarısında bulundu. Ertesi yıl Kremlin Kuzey Kafkasya Sünnileri için Buynaksk'ta Müftü Hızır Gebekov yönetiminde, Azerbaycanlı Şiiler için Bakü'de Şeyhülislam Ahund Ağa Alizade yönetiminde birer müdürlük kurdu. Mayıs 1944'te Bakü'deki bir kongrede Şii önderler, 1890'larda Kerbela'da ve Necefte Şii teoloji eğitimi alan Alizade'yi seçti ve "Sovyet hükümetinin bilge ve Allah'ın gönderdiği başkanı" dediği Stalin'e bağlılık mesajı gönderdi. "Allah savaşçılarımızın zafer yolunu aydınlatsın ve faşist pisliği yeryüzünden ebediyen temizlemelerine yardımcı olsun!" dediler. İşin garibi, Resulaev, Gebekov, Babahan ve Alizade, Stalin onları savaş çabalarında istihdam etmeye karar vermeden önce hapis ve sürgün hayatı yaşamıştı. Topyekun askeri seferberlikten başka çaresi olmayan Sovyet propagandacılar Müslümanların dinsel duygularına seslenip, Alman istilacılara karşı cihat çağrısında bulundular. Stalin, İslamın hamisi olarak övüldü. Almanlar, Müslümanların ve İslamın en gaddar düşmanı olarak yerildi.
Bu unutkan miskin bîçâre bir kez olsun düşünmez ki mahlûkatı idare etme elbisesini bana niçin giydirdiler? Bu ilim, dirayet ve idrak tacını bütün yaratıklar arasında niçin benim başıma koydular? İbadet yazısını niçin benim alnıma çektiler? Gökyüzünde ve yerde benim adımı niçin dostluk ve muhabbetle meşhur ettiler? 120.000'den fazla peygamberlik ve saadet merkezini, bütün mahlûkat içinde niçin sadece beni davet için gönderdiler? Kutsal kitaplarda ve sahifelerde niçin benden bahsettiler? Bu kitaplardaki şükür, övgü ve kınama niçindir? Dünyayı niçin birçok yerde kınadılar? Neden dünyaya hapis ve zindan isimlerini verdiler? Onun gurur ve fitnesinden kaçıp firar etmeyi niçin emrettiler? Önde gelen resûller, nebîler ve veliler neden ona yönelmediler?
Siyasi liderler birbirlerini öldürmekle kalmıyorlar, genellikle bütün yurttaşlarına yönelik kitlesel şiddet uyguluyorlardı. Onları işkence, hapis, ölüm ya da açlığa mahkum edebiliyorlar ya da firavun tarzı inşaat projelerinde ölümüne çalıştırıyorlardı. Rummel devlet yönetimlerinin 20. yüzyıldan önce 133 milyon insanı öldürdüğünü, toplam sayının 625 milyon bile olabileceğini tahmin ediyor. Dolayısıyla, bir toplumda düşman gruplar arasındaki çatışmalar ve baskınlar kontrol altına alındıktan sonra, şiddeti azaltma açısından en büyük fırsat devlet şiddetini azaltmak oluyor.