ben işçi çocuğuyum evladım
demiryolu atölyesi işçilerinden
emekli Şükrü’nün oğluyum
ekmekle doydu karnım
ekmekle avutuldum
ekmekle korkutuldum
sen sofraya havyar da koysan kuzu kızartması da
önce ekmeğe varır elim
çilemin adı benim
ekmek kavgası
hiçbir şey istemedim şu dünyadan kendim için
ne köşk ne araba ne para
tükürmüşsem içine
senin tapındığın o sıfatların
satıyorsam emeğimi yok pahasına
ben işçi çocuğuyum evladım
benim davam başka dava
ben bu şiire yaşanmamış denizlerimi
ben bu şiire gidilmemiş ülkelerimi
ben bu şiire utanmazca çalınmış emeklerimi ellerimden uçup gitmiş yıllarımı ben bu şiire koydum a dostlar
"...
sevdim gelin morunu
sevdim şiir morunu
moru sevdim tomurcukta
moru sevdim memede
ve öptüğüm dudakta
ama sevmedim, hayır
iğrendim insanoğlunun
yağlı ipte sallanan morluğundan!
neden böyle acılıyım
neden böyle ağrılı
neden niçin bu sokaklar böyle boş
niçin neden bu evler böyle dolu?
sokaklarla solur evler,
sokaklarla atar nabzı
kentlerin
sokaksız kent
kentsiz ülke
kahkahanın yanıbaşı gözyaşı...."
Bu şehirde, Büyük İskender'in hakimlerinden Yunanlı Filkos gümüş madeni bulduğundan İskender'e şehri imar ettirmiştir. Sonra Gürcüler'in eline geçmiştir. Sonra Azerbaycan hükümdarı Uzun Hasan'ın eline düşmüş, Uzun Hasan Şah ise Fatih'le Tercan Ovası'ndaki savaşta yenildiğinden kale, Fatih Mehmet Han'ın eline geçmiştir. O asırda burada olan gümüş madeni hiçbir diyarda yoktu. Şehire o zaman "Gümüşhane" denilmiş ise de Osmanlı Hanedanı Defterhanesinde "Catha" yazılmış.
Şah ve Sultan; öncelikle şunu söylemeliyim ki uzun zamandır bu kadar keyif alarak okuduğum bir kitap olmamıştı, İskender Pala'nın okuduğum ilk kitabı ve üslubunu çok sevdim.
Yavuz Sultan selim ve şah İsmail'in yani iki Müslüman kardeşin birbirlerine karşı mücadelesinin hikayesi. Çaldıran'da kardeşi, kardeşe nasıl kırdırdıklarının hikayesi. Bu savaşın kazananı görünürde Osmanlı devletiydi ama yapılan savaş gayrimüslimlere karşı değil müslümanlara karşıydı. Bu hikayede beni oldukça etkileyen kısımlar oldu, bunlardan biri de Çaldıran Sahrasın'da karşı karşıya gelen iki kardeşin, Şah İsmail'in can dostu Hasan ve Yavuz Sultan Selim'in can dostu Hüseyin, işte çaldıran Hasan'ı Hüseyin'e şehit ettiren savaş...
Kitapta Şah İsmail ile sultan selimin satranç oynaması, Sultan Selim'in küpe takması, Şah İsmail'in cariyesi Taçlı Sultan'ın esir edilmesi, gibi magazinsel olaylardan, Sultan Selim'in karakterinden ve Şahın yeğeni Kamber Canın kitabın sonuna kadar sevginin ne olduğunu aramasından bahsediliyor.
Yazarın olayları her iki tarafın bakış açısından anlatması okuyucuya daha tarafsız bir bakış açısı sunuyor. Dili gayet sade ve anlaşılır, tarihe ilgisi olan, olmayan herkesin seveceğini düşündüğüm bir kitap. Keyifli okumalar dilerim...