“Naz için gül gibi bir yüzün yoksa kötü huyun etrafında dönüp dolaşma, nazlanma! Çirkin ve sarı bir yüzün nazı da çirkindir. Gözün hem kör, hem de hastalıklı oluşu müşküldür.
Masum bir çocuk nasıl intikam peşinde zalim bir kötüye dönüşür?
Sevecen, şımarık bazı çocuklar farkında olmadan karanlıktaki diğer çocukları nasıl daha da karanlığa sürükler?
Hor görülmek, küçümsenmek -özellikle sevdiğin kişi taranfından- nasıl onulmaz yaralara yol açar?
Herkesin içinde bir kötülük olduğu gibi tüm karakterler az çok kötülük barındırıyor.
Tabi literatüre adını kazıyan kötü Heatcliff.
Birleşmenin mümkün olmadığı bir aşkın insanı deliliğe götüren yönü bu hikaye. Hastalıklı bir aşk.
Akıcı, elden bırakılamayacak bir klasik.
kumar ve aşkı bir teraziye koyup zaman zaman mukayese tarzında bir olay örgüsü kurar. baş kahraman aleksey ivanoviç'in bunun tutku yahut saplantı olduğu hususunda monologları vardır ki romanın ana fikrine bu monologlar sayesinde ulaşılır. bu kısımlar edebi olarak okuyucuya isteneni verir. kumarhane sahnelerindeki betimleme ve baş kahramanın kumar
Kitabımız Ahmet isimli bir İnşaat Mühendisinin yaşamış olduğu kasabada işlenen bir cinayet ile başlıyor. Ana karakter Ahmet biraz takıntılı, hastalıklı ve aynı zamanda pek zeki kişiliktir.
Ahmet'in aynı zamanda ikiz bir kardeşi vardır. Kasabadaki cinayet için gelen bir gazeteci kız ile soruşturma nedeni ile görüşmeye başlar. ve kimseye anlatmadığı ikiz kardeşi Mehmet'in daha önceden yaşamış olduğu aşk hikayesini anlatmaya karar verir ve anlatır aynı zamanda da kendisi de gazeteci kıza aşık olur.
Kitap çok akıcı, dili sade ve anlaşılır. Kitabın sonuna kadar acaba cinayeti işleyen kim diye çok Merak uyandırıyor ve kendine bağlıyor insanı. Ve en önemlisi ise kitabın sonu bence çok güzel bağlanmış. Son zamanlarda okuduğum en güzel roman diyebilirim ve herkese şiddetle tavsiye ederim. Herkese iyi okumalar şimdiden.
Tarık Tufan’ın kalemiyle tanıştığım ilk kitabı.
Şanzelize Düğün Salonu. Aslında her şey bir nevi burada başlayıp bitiyor. Birden kapısını önce üç dervişin çaldığı daha sonra ise kaçırılmış bir gelin ile tuhaflıklardan tuhaflık beğenen ve bir o kadar da aşktan muzdarip bir adamın hikayesi. Okurken şeyhler, dervişler, kaçıralan bir gelin -ki düğünü olduğu sırada kaçıralan bir gelin bu- ve büyük aşk Eda. Eda’ya olan aşkı, Eda’ya olan aşkı için yaptıkları, vazgeçtikleri, savrulması ve en çokta beni üzen aşk uğruna bir insanın bence yok oluşuydu bu. Böyle bir aşk olmaz olsun dedirtti bana. Hem aşk olmasın hem de Eda gibi biri olmasın hayatınıza. İflah olmaz biri. Hastalıklı bir aşk. Yazarın kalemini çok sevdim, özellikle de betimlemeleri, benzetmelerini ve altı çizelesi belki de ondan fazla cümlelerini. Diğer kitaplarını da çok merak ettim. Hepsi sırayla alınıp okunacak.
Kitap Analizi
Yazarımızın Hayatı
Suç ve Ceza, Budala, İnsancıklar, Karamazov Kardeşler gibi dünyaca ünlü eserlerin yaratıcısıdır Fyodor Mihayloviç Dostoyevski. 1821 yılında Moskova’da doğmuş ve 1881’de yine Rusya’da San. Petersburg’da hayata veda etmiştir. Zor bir çocukluk geçirmiş, pek çok kez hayal kırıklığı yaşamış, hayatı yakından
Yazarımızın ilk ve son eseri dünya klasikleri arasına girmiş aşk kitabı denilse de nefreti, sevgisizliği anlatan bir hikaye.
Emily Brontë sen ne yaptın böyle diye sormak istiyorum yazarımıza. Karakterlerin çoğundan nefret ederek bitirdim kitabı. Özellikle Heathcliff sen nasıl bir yaratıksın böyle? Catherina ile aralarındaki aşk değildi hastalıklı bir ilişkiydi saplantıydı bence kaç kişinin hayatını mahvettiniz. Heathcliff'ın bütün kitap boyunca astık kestiği kestik halleri beni o kadar kızdırdı ki kendisini tokatlamak istedim. Catherina'nın hatırına bari kızına iyi davransaydın be adam. Gerçi kendi oğluna kötü davrana birinden ne beklenir ki.
Heathcliff'ı anlamaya çalıştım ilk başlarda sevgisiz büyümesi, alay edilmesi, hor görülmesi onu içi nefret dolu bir insan yaptı belki ama bu kadar da olmaz. Değdi mi peki? Geri geldi mi kaybettiğin? Hala bi de vicdanım rahat diyor.
Neyse tamam sakinim :)
Kitapta en çok Hareton'a üzüldüm. O kendini beğendirme, sevdirme çabaları beni çok üzdü. Ama sonunda istediğine ulaşması ile mutlu sona ulaşmış oldum.
Özetle her şeyin başı sevgisizlik, sevin sevilin...