Zweig Türkiye'de çok satanlar arasinda yerini alıyor uzun zamandir. Herkesin kitaplığında bulundurmayı görev bildigi öyküler dizisi kendini daha çok biyogragi yazarı olarak tanimlayan Zweig'ın gözünde mütevazi bir yerde kalıyor. Biz okurları için durum farklı. Amok Koşucusu elimizin altında bulunan eserlerinden en kıymetlisi haline geldi benim için. Zweig'in eserlerinde yalınlık ve herkese okuma alışkanlıgı kazandıracak duygusal derinlik kabul görmüş durumda. Sadeliği eserlerinin kalıcıgına sonsuz katki sunuyor. Benim için en önemlisi ise empati. Zweig'ın başka hayatlara olan merakına doyamıyorum. Bu sıradan bir merak değil. Bu kurgusal dünyanin usta hikaye anlatıcısı, karakterlerine de o anlamı yüklüyor. Düşününce empati duygusu yerinde hangi insan çaresiz bir bilinmez adamdan karanlığın icinde yüzünü seçmeye çalışarak muhteşem bir hikaye dinlemek istemez ki... Cocuklugundan itibaren merak duygusu her zaman babasi tarafından desteklenmiş olan Zweig bunu hikayelerine çok güzel yansıtıyor.
Empati bazı insanlarda doguştan gelen bir yetenek. Amok Koşucusu ise tam da buna isabet ediyor. Nevrozlu birinin neler hissettigi ve neler yaşadıgınin büyülü anlatımı sadece merak eden için bile değerlidir. Yazarin tüm okurlarının ayakkabasinı giyerek dünyaya bakmasıdır bu hikaye. Saplantilı aşıklar, cinnet gecirenler vb...Yanılgılı düşünce akışlarıyla baş edemeyen ve durmadan bunların peşinde koşan her insanın en sevdiği eser olmaya devam edecek Amok Koşucusu.