''Bugün pazartesi
Dün pazardı
Belki evde kalıp balerin resimleri yaptın
Kulağında uzak bir piyano sesi
Belki neşeliydin
Belki düşüncen vardı
Belki de yağmur gibi inerken hatıralar
Herhangi bir köşe başında
Bana rastladın
Ben senin hayatına muhalif bir rüzgar gibi girdim...''
''Bir rüya görür gibi gözümde sevinçler var.
Beyaz bir sükût işte: Kar yağıyor, kar, kar, kar;
Sanırım ki uçuyor gözümde hâtıralar.
Beyaz bir sükût işte: Kar yağıyor, kar, kar, kar...''
"Mahkeme kararlarındaki hata oranı tahmin ettiğinizden çok daha yüksek. Sadece yanlış kararlar değil,suçsuz bulunan suçlularda var. Biz bu "hataların" hepsini görüyor ve kabul ediyoruz. Bu, savunmaya iyilik olsun diye yaptığımız şeylerin sonucu. Asıl sürpriz, hatalı kararların, suçlu bulunan masumların oranıydı. Bu hata oranını hiç bilmiyoruz -hatta düşünmüyoruz bile- çünkü çok fazla sorgulama gerektiriyor. Gerçek şu ki, kanıt dediğimiz şey onu üreten tanıklar tarafından yanıltıcı hala gelebilir, hepimiz insanız çünkü. Hatıralar silinir, görgü tanıklarının ifadeleri çok güvenilir olmayabilir, en iyi polisler bile adaletin hatalarına maruz kalıp yanılabilir. İçinde insan faktörü olan her sistem hataya açıktır. Neden mahkemeler farklı olsun ki? Değiller. Bizim sisteme gözü kapalı güvenimiz, cehaletin ve büyülü düşüncelerin bir sonucudur."
Bir rüya görür gibi gözümde sevinçler var.
Beyaz bir sükût işte: kar yağıyor, kar, kar, kar;
Sanırım ki uçuyor gözümde hatıralar.
Beyaz bir sükût işte: kar yağıyor, kar, kar, kar...
Zaten aktör dediğin nedir ki?
Oynarken varızdır.
Yok olunca da sesimiz bu boş kubbede bir hoş seda olarak kalır.
Bir zaman sonra da unutulur gider.
Olsa olsa eski program dergilerinde soluk birer hayal olur kalırız.
Görürüm hepiniz gardroba koşmaya hazırlanıyorsunuz.
Birazdan tiyatro bomboş kalacak.
Ama tiyatro işte o zaman yaşamaya başlar.
Çünkü Satenik'in bir şarkısı şu perdelerden birine takılı kalmıştır.
Benim bir tiradım şu pervaza sinmistir.
Hiranus'la Virjinya'nın bir diyaloğu eski kostümlerin birinin yırtığına sığınmıştır.
İşte bu hatıralar, o sessizlikte saklandıkları yerden çıkar, bir fısıltı halinde yine sahneye dökülürler.
Artık kendimiz yoğuz.
Seyircilerimiz de kalmadı.
Ama repliklerimiz, fısıldaşır dururlar sabaha kadar.
Gün ağarır, temizleyiciler gelir, replikler yerlerine kaçışır.
Perde!