“Kritik felsefe denilince, Kant'ın aklın nitelikleri bölümleri ve yetenekleri üzerine yaptığı çözümlemeler anlaşılır. Bu felsefe ile, bir anlamda, dogmatizmin katı akılcılığı ile ampirizmin katı deneyciliği eleştiriye tabi tutulur. Kant, ne sadece Kartezyen felsefe ve onun izleyicilerinin geometrik yöntemle kurdukları metafiziğin felsefi bilgi olduğuna, ne de aklı, deneyden elde ettiği malzemeleri kullanan bir araç olmanın ötesinde boş bir yeti olarak görüp, deneyi birincil ve tek bilgi kaynağı gören ampirizmin kurduğu duyumculuğun felsefi bilgiyi kurabileceğine inanıyordu. Kant, aklın, özellikle duyulardan bağımsız, üstelik, duyuların algılama sırasında ihtiyaç duyduğu a priori denilen, salt bir bilgi türüne sahip olduğunu öne sürmekteydi. Felsefe için yeni olan işte budur. Bu a priori bilgi türleri, Platon'un hatırlama teorisinden de Descartes'ın "doğuştan ideler" teorisinden de farklı bir bilgi türü idi. Genel, evrensel ve zorun-luluk taşıyan bu bilgi türü, ileride de değinileceği gibi, mantık ve matematikte görülen bilgi türüdür; Kant için asıl olan da bilginin bu türüdür.”
Bana hatırlama sanatını değil, unutma sanatını öğret. Çünkü ben hatırlamak istediklerimi hatırlıyor, unutmak istediklerimi unutamıyorum.
Reklam
Hatırlama
Geçmişteki duyguların, hafızanın içinde birikmiş bir çöptür.
Kaybettiğimiz kişilerin ruhlarının, daha ilkel bir varlığın, bir hayvanın, bikinin veya cansız nesnenin içinde tutsak olduğu yolundaki Kelt inancını çok makul bulurum; bu ruhları gerçekten de kaybetmişizdir, ta ki, birçokları için hiç yaşanmayan bir gün, ruhun hapsolduğu ağacın yanından geçinceye, ruhu barındıran nesneyi tesadüfen ele geçirinceye kadar. O zaman ruh irkilip ürperir, bizi çağırır ve onu tanıdığımız anda büyu bozulur. Bizim tarafımızdan kurtarılan ruh ölümü yener ve bizimle birlikte yaşamaya başlar tekrar. Geçmişimiz için de aynı şey geçerlidir. Geçmişi hatırlama gayretimiz nafile, zihnimizin bütün çabaları boşunadır. Geçmis zihnin hâkimiyet alanının, kavrayış gücünün dışında bir yerde, hiç ihtimal vermedigimiz bir nesnenin (bu nesnenin bize yaşatacağı duygunun) içinde gizlidir. Bu nesneye ölmeden önce rastlayıp rastlamamamız ise tesadüfe bağlıdır.
Gözler kalbin aynasıdır.
"Gözlerin yukarı hareketi genellikle düşünme ve hatırlama eylemlerine işaret ederken; aşağı bakış ise üzüntü, itaat ve güçsüzlük hissi gibi mesajlar taşıyabilir."
Alfabe, bir milletin tarihi “hatırlama” metodu ve tarihte kalma gerecidir. Arap alfabesinin kaldırılmasıyla birlikte Türkiye, tarihinin yazılı olarak muhafaza edilen tüm hazinelerini büyük oranda kaybetti ve sadece bu hamleyle birlikte kendini barbarlık sınırına düşürdü.
Reklam
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.