Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
mektub 190
Önce zikr lâzımdır. Zikr, hâtırlamak, anmak demekdir. Göğsün sol tarafındaki kalb, yürek denilen et parçasını düşünürsün. Bu et parçası, gönül denilen hakîkî kalbin yuvası gibidir. ALLAH mubârek ismini, hayâlin ile bu kalb üzerinden geçirirsin. Bu ânda, hiçbir uzvunu oynatmazsın. Yalnız kalbini düşünerek oturursun. Kalbin şeklini, anatomik yapısını düşünmezsin. Çünki, kalbin yerini düşünmek lâzımdır. Kalbin kendisini tesavvur etmek, hâtırlamak lâzım değildir. Allah ismini, kalbin bulunduğu yerde hâtırlarken, hiçbir şeye benzemez diye düşünürsün! Allahü teâlânın sıfatlarını da düşünmezsin. Hâzır ve nâzır olduğunu dahî düşünmezsin. Böylece, Zât-i teâlâ yüksekliğinden; sıfatlara düşmemiş olursun ve kesretde vahdeti görmek derecesine inmezsin. Mahlûkları görüp, bunlara bağlı kalıp avunarak, hiçbirşeye benzemiyen varlığa bağlanmakdan mahrûm kalmıyasın. Çünki mahlûklarda görülen, anlaşılan herşey, o olamaz. Çoklukda görülenler, bir olanı görmek olamaz. Hiçbirşeye benzemiyeni, bilinen, anlaşılan şeylerin dışında aramak lazımdır.
“Mükemmel bir düzenle de olsa, rasgele de olsa evrenin içinde bir düzen vardır. Senin bile içinde bir düzen varken bütün evrenin içinde bir düzensizlik olabilir mi? Ayrıca herşeyin birbirinden tamamen ayrı olduğu halde yine de iç içe gerçek uyum içinde bir bütünü oluşturduklarını hatırlamak lazım...”
Reklam
448 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
11 günde okudu
Devrim Ve Karşı Devrimin Yüz Yılı 2
Devrim Ve Karşı Devrimin Yüz Yılı 2 Emre Kongar Zülal Kalkandelen 1971 2002 yıllarındaki olayların kronolojik olarak sıralanması yapılıyor. Zor yıllar. Hep mi kötü? Çoğu olaylar acı verici, öldürme, işkence, yolsuzluk, davalar, davaların özellikle düşürülmesi, zaman aşımı, faili meçhuller, pis işler, gizli işler, ülkenin resmen kötü ellerde, beceriksizce kaynaklarının hor kullanılması, dışarıdan da dibimizi oyup, çökertmeye çalışanlar… Osmanlı'da da durum benzerdi ama Mustafa Kemal Atatürk aklı ve yurt severliği ile büyük işler başardı. Bu yıllarda (1971 2002) Cumhuriyet 80 darbesi ile epey yara alıyor. Sol avı başlıyor, vahşi uygulamalar, işkenceler, terör saldırıları alabildiğine. Yol kesme, yolcuları kurşuna dizme, bekaret kontrolü gibi insan haklarına aykırı, ilkel uygulamalar ve yolsuzluklar gırla. Binlerce kitap imha ediliyor, yasaklanıyor, evlerde yasaklı kitap aramalarına maruz kalınıyor. Termik santrallere karşı direnen köylüler, haklarını arayan öğrenci, işçi ve memurlar her şeye rağmen, bedeller ödeyerek ısrarlarını sürdürüyor. İşte iyi olan bir tek bunlar var. O kadar daraldım ki okurken ama okuyup, yeniden okuyup hatırlamak, hiç unutmamak lazım. İyilik kendiliğinden gelmiyor. Hep mücadele gerekiyor. Yakın tarih ile ilgili başvuru kaynaklarından biri bu seri.
Devrimin ve Karşı Devrimin Yüz Yılı 2
Devrimin ve Karşı Devrimin Yüz Yılı 2Emre Kongar · Remzi Kitabevi · 20225 okunma
Ruhun gıdası namaz. Ruhun namaza o kadar ihtiyacı var ki... Bektaşi'ye demişler, "Kırk gün namaz kılsan artık vakit girdikçe için tır tır eder, duramazsın, vallahi hep kılarsın." "Sen de kırk gün bir terk et bakalım bir daha yaklaşabiliyor musun..." demiş. O'nu hatırlamak; işte ilim burada lazım. Ruhun gıdası namaz; anmak, yâd etmek. İnsanın bir tabiatı var: Sevdiğini anar, andığını sever. Namaz da O'nu anmaktır
Sayfa 42 - Profil KitapKitabı okudu
Dedemin Saati
Bugün dedemin saati bana miras kaldı. Bir garip adamdı, saatinin pili bitince pil taktırıp kullanmak yerine saat takmaktan vazgeçerdi. Kaldırmış koymuş bir kutuya saatini. Hayat ince tevafuklardan ibaret hakikaten. Kol saatinin durduğu âna gözüm çarptı. Hastaneden bizi vefat haberi için aradıkları saatle aynıydı. Belki de üzüntüden fazla anlam
"Neden hatırlamak istiyorsun?" "Çünkü unutmak çok üzüyor beni. Bazı şeyleri hatırlamam lazım.."
Sayfa 49 - Doğan KitapKitabı okudu
Reklam
288 syf.
·
Puan vermedi
Ahmet Ümit’ten Kar Kokusu
Öncelikle şunu belirtmeliyim ki Ahmet Ümit okumayı severim. Bu kitabı da genel olarak sevdim ama pek heyecan uyandırdığını söyleyemem. Bi kaç ince ayrıntıyı hatırlamak gerekiyordu yazarın kitabın başında söylediği küçük detaylar kitabın sonunda lazım oluyordu bu dikkatimi çekti. Çok fazla karakter ve onların hayatına değiniyordu bu biraz bunalttı. Kitabın sadece cinayetten değil de başka bir konun da olması hoşuma gitti, en güzel yanı buydu bana kalırsa. Genel olarak Ahmet Ümit okumayı sevenlerin beğeneceği bir kitap olacaktır.
Kar Kokusu
Kar KokusuAhmet Ümit · Everest Yayınları · 20187,5bin okunma
Şairin dinî bir sembol olan haça karşı antipatisi malumdur. Maamafih işin mahiyeti şudur. Goethe "çarmıha germe" olayının alışıldık gösteri haline dönüştürülmesine karşı kendini savunuyordu, çünkü onun gözü ve derunî duygusu fevkalade hassastı ve her türlü şiddet intibaını kavrıyordu. Wilhelm Meister'in Seyahat Yılları'nda, "ıstırabım ilahi derinliklerinin saklı olduğu bu sırlarla oynamanın" kendisi için "lanetlenesi bir arsızlık" anlamına geldiğini samimi bir şekilde ifade eder. Bunun üzerine daha çok "bir örtü çekmek" gerekmektedir. Wilhelm Meister'in Seyahat Yılları'ndaki Mignon şahsiyeti gizli olarak bir haç taşımaktadır; bu haç, ölünce açığa çıkar; hem de "yüzlerce noktayla süslenmiş nazik kollarında." Gizli olarak taşınan bu haç, çok ciddi bir sır saklamaktadır. Şurasını hatırlamak lazım gelir ki Goethe, kendi özünün önemli birçok belirtilerini gizli bir form içinde Mignon'un şahsında tasvir etmiştir. "Şirin çocuk, o dizili inciler..." ile başlayan bu müşkül mevzu tetkik edileceğinde bütün bunlar nazar-ı itibara alınmalıdır.
Aslında yürümek daha iyi geliyor insana; yavaş yavaş yürümek sokakların ve kaldırımların, göklerin ve ağaçların, insanların ve bakışların, gülüşlerin ve hüzünlerin satır aralarında saklı kalmış kelimeleri okumaya sevk ediyor insanı. Yürümek üzerine o kadar çok şey yazılmış ki... Yürümek okumak için bir imkan mı yoksa okumanın bir türü insan karar
Her kademedeki yeni mekteplere büyük ihtimam gösteren padişahın (Sultan Abdülhamit) medreselerin ve tekkelerin ıslahı için parmağını zaman zaman da olsa oynatma ihtiyacı bile duymadığını hatırlamak lazım. Halife-padişahın bu ilgisizliğinin ve doğrudan-dolaylı yollarla mesafeli, zaman zaman karşı duruşunun birçok göstergesi var. En "göze batanı" cins atlar dahil olmak üzere Osmanlı topraklarını kurumları, insanları ve "medeni" zenginlikleri ile resmettiren padişahın bu fotoğraf albümlerinde medrese ve tekkelerle alakalı, ne kurumsal ne de insan unsuru itibarı ile -tesadüfler hariç- neredeyse hiçbir karenin yer almamış olmasıdır. Her türden, her cinsten on binlerce memleket fotoğrafı fakat Osmanlı Devleti'nin kurucu ve sürdürücü iki büyük kurumundan, onların hoca ve şeyhlerinden, talebe ve müridanından hiçbir iz yok. Nisyana terk edilmiş, üstü örtülmüş, kalmayan "kendi yağı"nda kavrulmaya bırakılmış, "her şeyi gösteren" objektiflerden kaçırılmış...
742 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.