“Peki ben ne yapayım? Savaştan nefret ediyorum, askere alınıp cepheye gönderildiğimde karım hüngür hüngür ağlıyor, proleter orduları topraklarımı kuşattığında çocuklarım ölüm açlığı çekiyor, milyonlarca ceset yığılıyor sokaklarda. Toprağımı işlemekten başka dileğim yok benim, işim bittikten sonra çocuklarımla oynamak, karımı sevmek istiyorum. Pazar günleri ezgiler söylemek, çalıp oynamak istiyorum. Bunu gerçekleştirmek için ne yapmalıyım?»
Her zaman yaptığın ve yapmak istediğin şeyi, işini yap, çalış, çocuklarının mutluluk içinde büyümesini engelleme, karını sev. İŞTE BUNLARI BÜTÜN İÇTENLİĞİNLE, GÖĞSÜNÜ GERE GERE YAPTIĞIN AN, karını, tüm proleterlerin anayurdunun cinsel açlıktan kıvranan askerlerinin acımasına bırakan, öksüz çocuklarının sokaklarda açlıktan ölmesine neden olan, senin, çook uzaklardaki bir «zafer meydanında» dolu dolu gözlerle gökyüzüne bakmana, öyle dalıp dalıp gitmene neden olan SAVAŞ OLMAYACAKTIR.”
Belki okuduğum en sert ve bir o kadar gerçek çarpıcı gerçek ve eleştirilerdir bunlar.Toplumun kokuşmuşluğu,cehaletini kelimelere dökerken doğru sözcükleri ararız ya ‘işte bulduk’ diyebileceğimiz bir eser…Okuyun ,okutun…