kırmızı deynek
Havanın yüzünde bir kırlangıç sürüsü Ve yabanıl ak atlar doludizgin Bu sabah, bu sabah öylesine güzel ki Bu sabah yağmur yağacak Bu sabah gün açacak Bu sabah tekmil tornurcuklar patlayacak Bahar patlayacak Köpükler, bulutlar patlayacak Özlemierin en güzeli, tozlu bir özlem Topraktan yeni çıkarılmış Üç bin yıllık yunan şarabı Atların kara
Sayfa 85 - Yapı Kredi Yayınları
MEÇHUL ŞEHZADE: DELİ KURT Olay Örgüsü 1403 yılının sonlarıdır. Üstü örtülü bir kağnı gecenin karanlığında ilerlemektedir. Genç bir atlı tedirgin bir şekilde kağnıyı yönetmektedir. Kağnıda Yıldırım Bayazıd'ın oğlu İsa Beğ'in eşi Bala Hatun vardır. Bala Hatun hamiledir. Osmanlı sipahisi Çakır Ağa onu sütanasının evine götürmektedir.
Reklam
Ufak tefek ve basit parçalar ile her zamanki gibi büyük bir şey yapıyor hali yaratmaya biraz olsun muktedir- dim. O basit şeyi, kendisi avam olmayan kadının sandviç ta- bağı gibi süslüyor, karşısında ağır vakarlı duruyor, paye ve kültürle yoğrulmuş olduğunun ifadeleri ile zenginleştiriyor- dum. Bu sayede yine böyle kadınların sandviçlerinin ev ka- dınlarının başları peşlerine karışarak yaptığı böreklerden, sarmalardan daha kıdemli ve önemliymişçesine öne geçme- sini, haksız iltifat almasını sağladığı gibi sağlıyordum. Ah ev kadınının o anki şaşkınlığı. Ağır, zor şeyleri bu şekilde kü- çümsetebiliyordum da, beni zorlayanlar klasik, daha görür görmez "Tost mu o?" diyebilen, ayağı yere basar, hayal, kur- gu, yalan, süs bilmeyenlerdi. Yani düz bir şeriat yaşayanı, bi- leni kandırmak çok zor, hatta imkânsızdı. Ama tasavvufçu- lar gibi, öyle görünüyor ama aslı aslında böyle, diye diye, çe- vire çevire hakikati ararken yalanı bile kaybetmeyi beceren- leri kandırıp durmak pek de hüner istemiyordu. Bu her hal- ta atlayan, her söze, her yaldıza inanan ama maalesef kaçı- nılmaz olarak kendileri saydamcasına bomboş olanlar, böyle ne versen yiyenler, yediklerinin en güzel, en samimi, en za- rif... şey olduğundan bahsederlerdi. Ama zaten hevesli, me- raklı, ilgili... hep böyle değil midir?
Sayfa 26