Bundan birkaç sene evvel, kitabım ilk çıktığında çok sevdiğim bir büyüğüm dedi ki.
"Ben kurgu okumayı sevmiyorum."
Tabi eser yeni çıkmış heyecan dorukta, kitap okuyan insanın azlığı karşısında hayalkırıklığı koluma girmiş, üzgünüm! Bu hal benim daha da yanlız hissetmeme sebep olmuş. O an kitap hakkında konuşmaya öyle muhtacım ki! Çünkü yok, koca koca müdürler okumuyor, idealist profil tip çizen tanıdıklar okumuyor, ekşi sözlükten beslenip, hepsi aynı pencereden bakıyor hayata. O çaresizlikle diyemedim, anlatamadım kurgunun kaynağının insan hayatı olduğunu, yazarın beslendiği kaynağın elbetteki gercek hayattan izler barındırdığını, sadece üzgün üzgün bakabildim o sevdiğim büyüğün gözlerine.
Konuşma bitip yanından ayrıldığımda, düşündüm uzun uzun düşündüm. Okumanın önemini düşündüm, insanların tek tip olmak için ne yapmamalari gerektiği hakkında düşündüm.
Yalnızlığımı düşündüm, zaman zaman düşünmeye devam ediyorum.