Evdeyken içindeki sokaklarda gezme ve dostlukları yaşamanın, sokaktayken içe bakma ve eve kaçmanın gidiş gelişlerinde geçen hayat.
Sayfa 23 - İbda yayınlarıKitabı okudu
Hayat insanı yalanlara alistirabilir ama ben içimdeki sesi dinleyip bu sahte dünyanın dışına çıkacağım.
Reklam
"Ta ki ona aşık olana kadar!" dedi. "Birdenbire oldu, bu aşk beni yıldırım gibi çarptı, onsuz yaşayamaz oldum, onu görmediğim an deliriyordum. Aynı odada nefes alıyor oluşumuz bile bir mutluluk kaynağıydı. Geceleri yüzü hiç gözümün önünden gitmiyordu. Onu sarıp sarmalaınak, bu dünyanın bütün kötülüklerine karşı korumak, o saf ve incinebilir ruhunu kimsenin yaralamasına izin vermemek hayat amacım oldu. Bu duyguyu sana ancak sonsuz bir şefkat olarak anlatabilirim. Sonsuz, uçsuz bucaksız, içimi burkan, beni onun uğruna yakıp kül etmeye zorlayacak bir şefkat. Erkeklerin kesinlikle anlayamayacağı bir şefkat. Bir ananın, yeni doğmuş bebeği kucağına verildiğinde duyduğu sevgiden daha yoğun bir şefkat. Aşktan da büyük bir şey bu, iki nehir gibi birbirine karışma, birbirinin içinde eriyip yok olma ihtiyacı. Bunun için seni aradan çıkarmam lazımdı. Soçi seyahati de bana bu olanağı sağladı. Kusura bakma; sana kötülük yapmak istemedim, hiç istemedim ama buna mecburdum. Çünkü Olga'yı hiç kimseyle paylaşamazdım."
“Bakma bana öyle! Geleceğini düşünüyor ve mutluluk arıyorsan, boşuna arıyorsun! Her an seni yoran salaklar çıkacaktır! Hayat bu dostum!”
“Hayat sınırsızdır senin ona bakma şeklin sınırlıdır; ona bakmanın sonsuz yolu olabilir.”
Eşyanın Ruhu
O günlerde yaşadığım şeyin "eşyanın ruhu" demek olduğunu ve Doğulu uluslarda bunun için "eşyaya bakma"nın gerçeği görmekle eşdeğer tutulduğunu sonradan öğrenecektim. Buna göre varlığa bürünmüş Her şeyin bir ruhu, bir hayatı vardı. Tıpkı insanlar veya hayvanlar gibi bitkiler de cansız varlıklar da birer hayat sürüyor, yerküre topyekün nefes alıyor, yaşıyor ve yaşatıyordu.
Sayfa 33
Reklam
Dostoyevski'nin Anna Karenina incelemesi!
Başlangıçta çok beğendim; başımı kaldıramıyordum; ayrıntılarına kadar bayağı hoşlanmıştım; ancak bütününde ilgim azaldı. Bunu bir yerlerde okumuşum gibi gelmişti bana, evet, hâlâ belleklerde tazeliğini koruyan, Kont Tolstoy'un Çocukluk ve Delikanlılık, Savaş ve Barış adlı yapıtlarında da aynı hava vardı. Konusu farklı olmakla birlikte Rus
Sayfa 701 - 702, 703, 704, 705, 706, 707, 708, 709, 710, 711, 712 Yapı Kredi Yayınları
Maamfih sen ortadaki boşluğa bakma. Boş görünen o saha doludur, çöl sanılan bu alemde saklı ve kuvvetli hayat vardır. O millettir, o Türk milletidir. Eksik olan şey teşkilattır, işte şimdi onun üzerindeyiz...
Sayfa 109Kitabı okudu
Hayat senden neleri aldıysa inan hepsi egiticiydi ve senin için gerekliydi. Sakın isyan etme, her olanın içindeki değeri bul ,anla,keşfet. Daha güzeli, sen tekamülünde gereken basamagi aşınca zaten seni bulacak. Her kaybettigine sükredecegin gün gelecek. Istediklerin mi olmuyor, o zaman anla ki ruhunu ihtiyaci olan başka seyler oluyor aslinda. Tesadüf yok, ilahi seçimler var. Hayat aslanda bep olmasi gerektigi gibi akıyor tüm ihtişamı ve manevi derinliği ile… Hayat her an sana farkindalık sunmak için is başında Hayat birçok kapıya sahip, bir kapi kapanir kapanmaz yenisi açılmaya hazir, yeter ki sen hala o kapananın ardindan bakma. Sen kalbini açinca ve górmeye hazir olunca, binlerce vesile sana adeta akacak. Inandigin her sey, zaten her şeyden bağımsız ilk andan itibaren senindir.Bir niyete girince sen, elbette ki dürüstlüğün de samimiyetin de o konuya olan bağlılığında sınanır. Hayat, daima "manevi anlamda" daha iyisi adina calisır Her olay bir digerine bağlıdır, her ruhun baska ruhlarla görünmeyen bağı vardır.Güvenle bekle dilegini, onu sen gerçek yapacaksin. Hiç ummadığın vesileler sana yolları açacak. Kendine cok iyi davran, iyi iyiyi Çekecek. Neye inanmissan Onu alırsın. Senin kısmetin senden başkasına isabet etmez. “Aslında korktuğun falan yok Korktuğun şey korkunun ta kendisi Korku seni kandırıyor.”
Kitap değil bir hayat sanki...
"Sevmeyi özledim biliyor musunuz? Kayıtsız şartsız bir gülüşü. Olur olmaz yerde ağzıma bir öpücüğün konmasını. Bir doğruya sevinmekten çok bir saçmalığa gülümseyebilen hoşgörüyü. 'Nerde kaldın' ayazını değil, 'hoş geldin' iyiliğini. Hiçbir şeyle yatışmayan yürek telaşını. Kapı zilleriyle telefonlar arasında tükenmeyi. Geceyi bir hayal hazinesine çeviren uykusuzluğu. Bir gövdenin önünde diz çökmeyi. Kendimi severek yürümeyi kalabalıkta. 'Göğe bakma duraklarını' özledim. Yağmuru kirpiklerden içmeyi. Yumruk kadar bir yüreğe dünyayı sığdırma hünerini. 'Sana sevinç verdiğim sürece ben buradayım' zenginliğini özledim. Otobüs terminallerinin ayrılıkla dönüş karışımı kokusunu özledim. Otel odalarının insanı bir yaprak gibi incelten kederini. Başka kentlere vuran rengini güneşin. Başka sokakların telaşıyla çoğalmayı. Dünyayı yudum yudum aşka çeviren yalnızlığı..."
Sayfa 19 - Kırmızıkedi
Reklam
5 Kuruşu Sana Versin Köse Efendi, yolda yürürken biri ensesine öyle bir vurmuş ki nerdeyse yere düşecekmiş. Hiddetle dönüp bakmış, karşısında tanımadığı genç bir adam. Köse Efendi sormuş: "Ne cüretle vuruyorsun!" "Özür dilerim efendi, sizi birine benzettim, küçük bir hata yaptım ama siz pireyi deve yaptınız." "Yürü o
BEYAZ LÂLE Hudutta bozulan ordu iki günden beri Serez’den geçiyordu. Hava serin ve güzeldi. Ilık bir sonbahar güneşi, boş, çimensiz tarlaları, üzerinde henüz taze ve korkak izler duran geniş yolları parlatıyordu. Bu gelenler, gidenlere hiç benzemiyorlardı. Bunlar adeta ürkütülmüş bir hayvan sürüsüydü. Hepsinin tıraşları uzamış, yüzleri pis ve
Ne denmişse yalan hayat için, İşte o, yaşandığı gibi sokaklarda. Cümle geçmişimi aziz bileceğim Turnam bir gün bırakmayacağım seni Yaşamak ve sevmek için art arda, Ömrüm oldukça peşinden geleceğim...
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.