Mehmet Yaşar Soyalan(14/06/2018)
“Aşk” ve “sevgi” kelimeleri insanlıkla yaşıt olmalıdır. Bu kelimelerin ilk insan topluluklarındaki tezahürleri bugünkünden pek farklı olmasa gerektir. Hem arkeolojik bulgularda hem de dini metinlerde böyle düşünmemizi haklı çıkaracak pek çok emare söz konusudur. Ayrıca bir de insanoğlunun değişmeyen doğası/yapısı var. Dolayısıyla insanlık tarihi
Sufyan b. Uyeyne
"İlmin başı güzel dinlemedir. Sonra anlama, sonra hıfzetme, sonra onunla amel etme ve sonra da onu yayma gelir." İlk 4 basamakla pek uğraşmıyoruz bugünlerde. Yay gitsin! Sonra, gittiğini farkedecek, şaşıracak ilim bile kalmıyor ortada :)
Reklam
328 syf.
·
Not rated
O yaz sonu kent kıyamet söylentileriyle uyandı güne. İşaretler bir bir çıkıyordu ya da öyle olduğuna inanmayı istiyordu bazıları. Sokakta alamünit fotoğraf çeken Settar, kenti çalkalayan o dört günde, hesapta olmayan bir gönül hikâyesine savrulacak, hayatı boyunca ondan saklanan sırlar yumağını çözmek zorunda kalacaktı. Bir insanın kendisi hakkında bildiği en temel şeyler yanlış olabilir mi? Peki böyle bir durumda hatıraların içeriği de değişir mi? Settar’ın bir şeyleri değiştirecek zamanı var mıydı? Dört gün sonraki mahşere hazırlanan kent ahalisi ibadethaneleri ve meyhaneleri doldurmuşken, sırları dökülmüş bir hayatı yeniden biçimlendirmek mümkün müydü? İstanbul tarihinde kaydedilmemiş o dört günlük mahşerin sarsıcı öyküsüdür Kıpırdamıyoruz. Bir halkın yaşadığı altüst oluşun kıyısında kendi hayatına tutunmaya çalışan karakterin öyküsüdür. Aşkın doğasını anlama çabasıdır. Aşkın “her şeye rağmen” olduğunun şiiridir Kıpırdamıyoruz. Fotoğrafa dönüşen bir dünyanın kuytularında gezinerek onun gizemlerini çözen saf bir çocuğun destansı hikâyesidir. Bu romanı okuduktan sonra kötülük ile iyiliği yeniden tanımlamak zorunda kalacaksınız. Kıpırdamıyoruz içimizde kıpırtısız kalan, suskun isyanın sesi olacak.
Kıpırdamıyoruz
Kıpırdamıyoruzİsmail Güzelsoy · Doğan Kitap Yayınları · 2020211 okunma
136 syf.
·
Not rated
·
Read in 30 hours
Selam,mizah yeteneği ve keskin yergileriyle tanınan Sovyet yazar Mihail Bulgakov bilim kurgu konulu ama kimi noktalarda siyasi çalkantılarını konu edindiği eserini deneyimledim. Yoruma başlamdan önce yazarla ilgili bilgileri okumanızı isterim. Çünkü okuyacağım eserlere başlamadan yazarla ilgili bilgiler edinmek çok daha faydalı oluyor. konuyu ve yazarı anlama açısından. Gelelim kitabımızın konusuna. 1924 yılı Stalinin iktidara geldiği dönemde yayınlanan bilim kurgu romanı. Ana karakter, 58 yaşındaki bilim insanı Zooloji Profesörü Vladimir İpatyeviç Persikov ; zooloji, embriyoloji, anatomi ve botanik dışında diyalog kurmayan ve bunun yanında sosyal hayatı da yok denecek kadar az bir kişiliğe sahip. Dahi profesörün keşfettiği kızıl ışın sayesinde deneklerin embriyolorıyla oynanip dev birer yaratığa dönüştürme fikri yatmaktadır. Durum böyle olunca olaylar örgüsü burada başlar. Moskova'nın kostroma vilayetinde başlayan tavuk hastalıkları dönüşü olmayan sonuçlarında birer tanığı olacaktır. kurgusu ve karakterler yüklediği kişilikler yerinde ve etkileyiciydi. Akıcı bir üslup ve anlatıma sahip bir eserdi. Sıkılmadan okuyabileceğiniz bir klasik. Yazara bir şans vermenizi isterim. Keyifli okumalar dilerim.
Ölümcül Yumurtalar
Ölümcül YumurtalarMihail Bulgakov · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20193,749 okunma
"... bir kişinin hayatı, bulduğu anlama göre değişir."
Sayfa 36 - Athica YayıneviKitabı okudu
Müslüman kendi basit, yalınkat isteğini Batılı bir insana belki rahatça anlatabilir ama, sonradan Batılılaşmış insana aynı rahatlıkla anlatması o kadar kolay görünmüyor. Batı insanı, İslâm'ı reddederken bilinçli bir tutum içindedir. Batılılaşmış insanın tutumuysa, sadece bir kör inanç halinde belirmektedir. Batılı, neyi, niçin reddettiğinin
Reklam
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.