Kısırdöngü asla yok olmaz. Sadece genişler, sonra da kendini unutturur. Niye? Çünkü döngü dediğin, bildiğin daire. Üstünde tam tur atmak o kadar uzun sürer ki, aynı noktadan ikinci kez geçtiğini anlayamazsın bile. Hatta bazen kısırdöngü öyle bir genişler ki başladığın yere dönmeye ömrün bile yetmez. İnsan da kör bir at gibi koşturur durur üstünde. Düz gittiğini zanneder. İlerlediğini. Hatta ilerlerken öldüğünü düşünüp son nefesini bile huzurla verir! Ama kör olmak şart, tabii! Yoksa anlarsın aynı yerde dönüp dolaştığını. Onun için yaşlıların gözleri bozulur, anlıyor musun? Aynı yerden tekrar geçtiklerini anlamasınlar diye. Kısırdöngüye karşı doğal bir savunmadır aslında, körleşme. Mekanik bir tepkidir yani! Hayatın kendisi gibi… Hatta bu yüzden hayat da bu kadar sıkıcı! Çünkü hayat da sadece bir tepki. Şimdi bak şu çevrene! Her şey hayatın düşmanı! Yediğin, içtiğin, ne bileyim aldığın her nefes, her şey! Hayat da işte, buna karşı bir tepkiden ibaret! Tabi en başta ölüme karşı! Okulda öğretmişlerdir. Nedir bilimin temeli? Etki ve tepki değil mi? Ne demek biliyor musun? Doğadaki inatlaşma demek! Her şey bir inat meselesi. Özellikle de yaşamak. İşte bu yüzden de hayat, maçın kendisine şeref golü sayan, inatçı bir asalaklar takımını izlemek kadar sıkıcı. Dolayısıyla bir umut ya da bir amaca gerek yok, hayatta kalmak için. Öleceğini bilmek yeter. Hayattasın çünkü tehlikedesin. Hayattasın çünkü her saniye ölüyorsun. O kadar. Hayatının anlamı işte bu: Ölüm korkusu!
"Hayatın anlamı, bize kendimizden daha büyük bir şeyi üretmemiz veya ona katkıda bulunmamız için verdiği şansta yatar.” open.spotify.com/intl-tr/track/7... Journey To Uppercross, Stuart Earl
Reklam
Başkaları için nasıl bir anlam ifade ettiğinden bağımsız olarak tek bir insanın hayatında bir anlam bulmaya çalışmak da boşunadır. Zira insanın kendi yaşamının bir anlamı olduğu duygusu ile kendisinin başkaları -ve başkalarının da kendisi- için bir öneme sahip olduğu düşüncesi arasındaki ilişki, toplumsal hayatın pratiğinde oldukça açıktır.
İletişim Yayınları
…Sosyal medyadan kaptığımız mesajın ne olduğunu ve basılı kitaplardan kaptığımız mesajdan ne farkı olduğunu düşündürdü bunlar bana. Önce Twitter'ı düşündüm. Twitter'a giriş yaptığınızda -Donald Trump da olsanız, Bernie Sanders da olsanız, Bubba the Love Sponge da olsanız- o mecra üstünden aldığınız ve takipçilerinize gönderdiğiniz bir
"Hayatın anlamı, onu aşan gerçeklikte aranmalıdır..."
Doğrusu herkes herzaman belli bir tasa, kaygı,endişe,ıstırap ya da sıkıntı terkibine ihtiyaç duyar, nasıl ki bir gemi sağa sola yalpalamadan dosdoğru yol alabilmek için bir denge ağırlığına ihtiyaç duyarsa.
Sayfa 17 - Say yayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Bu dünyada zevkin acıya ağır bastığı veya herhalde bu ikisinin birbirini dengelediği iddiasını her kim kısa yoldan sınamak isterse avını parçalayıp yiyen hayvanın hissiyatıyla ona av olan hayvanın hissiyatını mukayese etmelidir.
Sayfa 14 - Say yayınlarıKitabı okuyor
"Hayatın anlamı, onu aşan gerçeklikte aranmalıdır..."
"Elbette zorluğun yanında bir kolaylık vardır. Gerçekten, zorlukla beraber bir kolaylık vardır."inşirah suresi 5-6
Sayfa 221 - Kapı YayınlarıKitabı okuyor
"Ama belki de bütün hayatlar böyleydi. Görünüşte en yoğun ve yaşamaya değer hayatları yaşayanlar bile en nihayetinde kendilerini böyle hissediyorlardı belki. Dönümler boyu hayal kırıklığı, tekdüzelik, acı ve rekabetin içinde tek tük birkaç mucize ve güzellik vardı. Belki de hayatın anlamı bundan ibaretti. Kendine tanıklık eden bir dünya gibi olmak"
Sayfa 135 - Domingo YayınlarıKitabı okudu
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.