Acımak, merhamet etmek, zayıflıktı. Vahşi hayatta
merhamet diye bir şey yoktu. Merhamet, korku sanılırdı ve bu yanlış anlama, ölüm getirirdi. Ya sen öldürürsün ya da seni öldürürler, ya sen yersin yada seni yerler; yasa buydu...
Çanakkale Savaşı, Türk Harp tarihi bakımından yüz binlerce zayiatın ötesinde, cephane sandıklarının karyola, koyun postunun yatak ve bir asker kaputunun yorgan vazifesi gördüğü bir hayatta kalma mücadelesinin de hikâyesidir.
Bir şeye muhtaç olduğunda o şey senden uzaklaşır ama muhtaç olmadığını hissettiğin an kendiliğinden gelir. Hayatta çok istediğiniz şeyler, siz onları heyecanla beklerken olmaz. Bu, hayatın size 'Sen bakarken soyunamıyorum' deme şeklidir. Zindan Adası
Bir insan ne zaman umudunu kaybeder? Hayatta kalmak için ne kadar fedakarlık yapmaya hazırdır? Bu sorular, insanlığın en karanlık dönemlerinden biri olan Nazi toplama kamplarında tutsak kalanlar için hayati önem taşıyordu. Viktor E. Frankl, bu dehşet verici deneyimi anlatan ve umut ışığı saçan bir eser kaleme almıştır: İnsanın Anlam
YILAN VE GECENİN KANATLARI
#yılanvegeceninkanatları #carissabroadbent
#kitapalıntısı
"Onlar güç için savaşıyordu, bense hayatta kalmak için savaşıyordum. "
#kitapyorumu
Belki yeni bir uyanışın sonrasında, şimdi yaşadıklarımız için gerçek gibiydi diyeceğiz. Dünya sürgününü tamamlayıp aslımıza döndüğümüzde, bu hayatta ne kadar kaldığımız sorulacak ve birkaç gün, cevabını vereceğiz. Hayatı bu dünyadan ibaret görmek bütün acıların şiddetini arttırıyor.
Hayatta ne kadar ileri gidebileceğiniz,gençlere karşı nazik,yaşlılara karşı şefkatli,çabalayanlara karşı anlayışlı,zayıflara veya güçlülere karşı hoşgörülü oluşunuza bağlıdır çünkü hayatta bir gün siz de bunların hepsi olacaksınız.